7 Şubat 2012 Salı

Örnek aile yaşantısı ve Sosyal Projelerin sürekli destekçisi BENNU YILDIRIMLAR

‘’Tiyatroda her şey anında yaşanıyor. Her gece seyirciyle kurulan bu ilişkiyi, aynı canlılıkta tutmaya çalışmak, yaptığım işin bana farklı bir heyecan vermesini sağlıyor. Bir tür adrenalin...’’ diyen, örnek aile yaşantısı ve Sosyal Projelerin sürekli destekçisi BENNU YILDIRIMLAR, sanat ve özel yaşamına dair bütün hissettiklerini as DERGİ okurları ile paylaştı.

Merhaba Bennu Hanım.
Öncelikle bu kadar yoğun tempoda bizi kırmadığınız için teşekkür ediyorum.

Sakinliği seviyorum.
Çocukluk yıllarınızdan bahsedebilir misiniz?
Merhaba Şule Hanım. Ben teşekkür ederim. Tek çocuk olarak büyüdüm. Sanırım bu yüzden fazla kalabalıktan hoşlanmadım. Dışardan içe kapanık gibi görünsem de içimde başka bir dünya yaşıyormuşum demek ki. Ters gelecek ama çocuk olarak pek oyun oynamayı da sevmezdim. Hatırladığım; herkese masal anlattırmam. Bunlarla dolmuş olmalıyım ki şimdi ben masal anlatmayı seviyorum. Kısaca sanırım iç dünyası zengin bir çocuktum. İstanbul’da büyüdüm. Bu nedenle İstanbul’u ve denizi hep sevdim. İnsanlarla özel ilişki kurmayı severdim. Bu nedenle az sayıda ama çok özel arkadaşlarım oldu hep. Şu anda da tıpkı çocukluğumdaki gibi çok sevdiğim arkadaşlarımla zaman geçirmeyi ve sakinliği seviyorum.

Komşumuzdan etkinliktendim.
Oyunculuktan ve tiyatrodan ne zaman etkilendiniz?
Lise son sınıftaydım. Apartmanımıza üniversiteye giden, yeni komşularımız taşınmıştı. Onların tiyatro faaliyetlerini izleme şansım olmuştu. Bundan da etkilenerek tiyatro bölümünü denemek istedim ama bu duygu çocukluğumdan beri içimde olan bir şey değildi. Sonradan deneme isteği bu şekilde uyandı. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın açmış olduğu sınavda başarılı oldum ve okula alındım. Ama inanın eğer başarılı olmasaydım tekrar tekrar deneyeceğimi hiç sanmıyorum. Okul bittikten sonra İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda çalışmaya başladım. O günden beri severek yaptığım bu mesleğimin, benim için en doğru tercih olduğunu düşünüyorum.

Konservatuvar yıllarında nasıl bir öğrenciydiniz?
Konservatuar yıllarında kendini çok belli eden bir öğrenci olduğumu söyleyemem. Dördüncü sınıfta biraz daha açıldım. Ama konservatuar ortamından her zaman çok haz aldım ve severek öğrencilik yıllarımı geçirdim. Yıldız Kenter, Ahmet Levendoğlu, Güngör Dilmen, Müjdat Gezen, Engin Uludağ, Mehmet Birkiye, Suat Özturna ve daha birçok değerli hocadan ders alma şansı buldum. Bu açıdan şanslı bir öğrenci olduğumu söylemeliyim.

Okul bittikten sonra rol bulmak sizin için zor olmadı. Bu durum çevrenizden mi kaynaklandı?
1988’de okurken, Şehir Tiyatroları’na yevmiyeli olarak girdim ve çalışmaya başladım. Bu nedenle oldukça erken bir başlangıç yaptım. Bu da benim için bir avantaj oldu. Doğru yerlerde bulunmuş olmalıyım ki, doğru kişilerle de karşılaştım. Ama tabi bu bir şans da aynı zamanda…

Kariyerinizde hiç boşluk yok. Okul yıllarından itibaren sayısız tiyatro, film ve dizide rol aldınız. Bu sizi çok renkli bir oyuncu yapıyor. Oynadığınız her rol, bir sonraki rolünüze de katkıda bulunmuş olmalı…
Teşekkür ederim. Böyle düşünülmesi beni mutlu ediyor tabi bir oyuncu olarak. Oynadığım roller arasında yer yer devamlılıklar oldu. Ama birbirinden çok farklı karakterler de oynamaya özen gösterdim. Bu da benim için bir şans bence. Bu da oyunculuğuma, eminim katkı sağlamıştır.

Her rolde zorlanıyorum.
İyi bir tiyatro oyuncususunuz. Şimdiye dek oynadığınız karakterlerde sizi zorlayan bir rol oldu mu?
Aslında hepsinde bir yönüyle zorlandığımı söylemeliyim. Çünkü oynadığım karakteri gerçek ve samimi bir biçimde oynamaya çalışıyorum. Bunu yapmak hep bir emek gerektiriyor.

Hangisini yaparken kendinizi daha iyi hissediyorsunuz? Tiyatro, sinema, dizi…
Elbette tiyatro. Çünkü tiyatroda seyirciyle farklı bir ilişki ve iletişim kuruyorsunuz. Her şey anında yaşanıyor. Her gece seyirciyle kurulan bu ilişkiyi, aynı canlılıkta tutmaya çalışmak, yaptığım işin bana farklı bir heyecan vermesini sağlıyor. Bir tür adrenalin... Buna alışan insan bundan vazgeçemiyor.  Ama yine de sinema ve dizinin de farklı sonuçları var. Sanırım en önemlisi geniş kitlelere ulaşma şansı.

Okuduğumda etkilenmiyorsam; o rolü kabul etmem.
Okuduğunuz senaryodaki karakterlerin psikolojilerinden etkilenir misiniz?
Okuduğumda etkilenirim. Zaten etkilenmesem tercih etmem o karakterleri oynamayı. Ama oyunculuk; oynadığınız karakterlerden etkilenip kendi psikolojinizin değişmesi değildir. O karakteri iyice anlayıp, farklı boyutlarıyla oynayabilmektir. Zevkli olan kısmı belki de hayatta hiç karşılaşmayacağınız karakterleri oynama keyfidir.

Hayalinizde nasıl bir kadın rolü var?
AnnaKaranina’yı oynamak isterdim. Dönem kostümleri her kadın oyuncunun dikkatini çeker. Hele bir de ünlü bir roman uyarlaması olursa… Anna da etkileyici bir karakter. Kim oynamak istemez?

Umutsuz Ev Kadınları’ndaki Nermin, ara sıra yanlış anlaşılıyor. Peki, sizce o kim ve gerçekte ne istiyor?
Nermin birçok ev kadını gibi evin düzenini elinden geldiğince en mükemmel şekilde yapmaya çalışan bir kadın. Evet, biraz bunu abartıyor ama genelde kadınlarımızın yetiştirilme tarzı; ev içinde her şeyi en mükemmel biçimde yapmaya dönüktür. O da, ona öğretilmiş olan bu kadınlık halini uyguluyor. Bunu uygularken de, kendi kadınlığını unutuyor. Geçirdiği çocukluk travmaları da bunda etkili tabi. Gerçekte kurmuş olduğu düzenin bozulmasını istemeyen biri ve ona göre bu düzenin sağlanması için elinden geleni yaptığı halde anlaşılmayan bir insan. Esasen pek çok iyi yönü olan bir kadın… Eşine ve çocuklarına karşı derin hisler besliyor ancak bunu dışa vurma biçiminde sorunlar var.

Yaprak Dökümü’ndeki Fikret çok akılda kaldı. Umutsuz Ev Kadınları’ndaki Nermin de bu kadar akılda kalacak mı sizce?
Bunu şimdiden ön görmek zor ancak dizide yer alan beş kadın karakter, toplumumuzda var olan farklı kadın karakterlerini temsil ediyor. Bu nedenle seyredenler arasında Nermin’le kendisi veya çevresindeki kadınlar arasında bağlantı kuranlar muhakkak vardır.  

Sizce, size rol teklif eden yapımcı ve yönetmenler hangi özelliklerinizi göz önünde bulunduruyorlar?
Sanırım son yapılan işlerimden yola çıkıyorlar. Bir de teklif ettikleri rolün altından kalkabileceğimi düşünüyorlardır herhalde.

Yakın zamanda sinema projeniz var mı?
Henüz yakın zaman için bir proje yok. Zaten bu yoğun tiyatro ve dizi çekimleri sürecinde gelen teklifleri değerlendirmem çok mümkün olmuyor. Ancak yazın belki böyle bir durum söz konusu olabilir. 

Tiyatro oyunuz nasıl gidiyor? Tepkilerden memnun musunuz?
Son oyunumuz “İntiharın Genel Provası” (D.Kovacevic) seyircinin çok olumlu tepkilerini aldı her zaman. Bunu gittiğimiz sahnelerdeki dolulukla da gözlemliyoruz. Hatta Sırbistan’daki bir festivalde oynadık. Ertesi gün oyunun yazarına da oynama şansımız oldu. Gerçekten güzel bir duyguydu.

Yoğun çalışıyorsunuz.  Sağlıklı besleniyor musunuz? Spor yapar mısınız?
Elimden geldiğince sağlıklı beslenmeye özen gösteriyorum ama bazen ipin ucunu kaçırdığımı da itiraf edeyim.  : ) Düzenli olarak pilates yapmaya çalışıyorum. 

Evde nasıl birisiniz? Nasıl bir eş ve annesiniz?
Evde düzeni severim ve bu benim sorumluluğumdur. Onun dışında iyi organizasyon yaptığım söylenir. Kızımla vakit geçirmeyi çok severim. Eşimin de çalışma temposu çok yüksek. Aslında Ada’da yoğun bir genç kız. Ama yine de evimizde bir düzen vardır. Eşim, ben ve kızım hep beraber zaman geçirmeye bu nedenle özel önem veririz. Ayrıca bir de köpeğimiz var, adı Çilek. Ona da en çok ben vakit ayırırım ve bakımı bana aittir.

Eşim, oyunculuğumu acımasızca eleştirir.
Eşinizin de oyuncu olması sizin için avantaj mı? Birbirinizi eleştirir misiniz?
Evet kesinlikle… Genellikle ortak konularımızın, duygularımızın ve hatta kaygılarımızın olması, evde çok geliştirici bir atmosfer yaratıyor. Hatta bazen acımasızdır bana karşı, yani açıkça eleştirir ama bu da iyi bir şey. Kısaca bunun hiçbir zaman bir dezavantajını görmedim.

Oyuncu olmasaydınız tercihiniz hangi meslekten yana olurdu?
Arkeolog ya da gazeteci olmayı isterdim. Araştırmak, bulmak, keşfetmek benim hoşuma giden şeyler.

Hayatınızdaki en büyük pişmanlığınız nedir?
İyi bir müzisyen olarak yetiştirilmeyi çocukluğumdan beri çok isterdim.

Hayatınızdaki en büyük mutluluğunuz nedir?
En büyük mutluluğum kızımın büyümesini izlemek. Çok farklı ve anlatılmaz bir duygu…

as DERGİ aracılığıyla hayranlarınıza neler söylemek istersiniz?
Buradan onlara sevgilerimi göndermek isterim.Umuyorum 2012 hepimiz açısından iyi bir yıl olur. Umutlarımızın tükenmemesi dileğiyle...

Tekrar teşekkür ediyorum Bennu Hanım çok keyifliydi sohbetiniz… Son olarak söylemek istedikleriniz?
Ben de size teşekkür ediyorum. Sanata ve sanatçıya değer veren derginizin, önümüzdeki yıllarda da takipçilerinin giderek çoğalmasını ve okuyucularıyla birlikte büyümesini dilerim. SEVGİLERİMLE

Ayrıntılı Bilgi İçin;

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder