1985 doğumlu… Genç yaşına rağmen hayatında büyük başarılara imza attı. Yeditepe Üniversitesi Moda Tekstil Bölümünde Lisans, Marangoni Fashion Design Bölümünden de Yüksek Lisans eğitimi aldı ve dereceyle mezun oldu. Vakko, Network ve Hatice Gökçe ile çalışırken aynı zamanda da Swarovski Crystallized Elements Yarışması’nda ilk 3’e girmeyi başardı.Genç Moda Tasarımcısı Nihan Peker’le, başarılarını ve hedeflerini konuştuk.
Merhaba Nihan Hanım;
Sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba : ) Lisede Resim eğitimi aldıktan sonra, Yeditepe Üniversitesi Moda ve Tekstil Tasarımı bölümünü bitirdim. Ardından Vakko, Network, Altınyıldız gibi firmalarda staj ve iş deneyimi kazandıktan sonra, Hatice Gökçe ile beraber çalışmışma fırsatı buldum. Master eğitimi almak üzere Milano’daki Istituto Marangoni’ye gittim. Milano’da Frankie Morello, Colmar, Furla gibi markalara koleksiyonlar hazırladığım sırada, Swarovski’nin düzenlediği tasarım yarışmasında finale kalarak ‘Hammal’ adlı koleksiyonumu Londra, Paris ve Milano podyumlarında gösterme imkanı yakaladım. Sonra İstanbul’a dönüp ilk hazır giyim koleksiyonum ‘’Uyandırma Ayini 2010’’ ve son olarak da ‘Metabolizma’ isimli koleksiyonumu sundum.
Moda tasarımda, kağıt üzerinde kalan tasarımlardan çok, yaşayan ve üretimde kendini gösterebilen gerçek tasarımlar önemlidir.
Eğitimin moda hayatındaki yeri nedir sizce?
Eğitim sayesinde, pek çok şey hakkında, özellikle teknik anlamda bilgiler edinilebilir ama bence önemli olan, pratik olarak bu bilgileri kazanmaktır. Çünkü moda tasarımda, kağıt üzerinde kalan tasarımlardan çok, yaşayan ve üretimde kendini gösterebilen gerçek tasarımlar önemlidir. Ben bu anlamda hem aldığım eğitimin hem çalıştığım atölye ve firmaların çok faydasını gördüm.
En beğendiğiniz tasarımcılar kimlerdir?
Raf Simons, Helmut Lang ve Issey Miyake en beğendiklerimden birkaçı.
İlk koleksiyonunuzu hazırlarken neler hissettiniz?
İlk koleksiyonum, 2006 yılında bir tasarım yarışması için hazırladığım koleksiyondu. O zaman beni en çok heyecanlandıran, tasarımlarımı podyumda görmek olmuştu. Çizgilerinizin, farklı bedenler üzerinde olduğunu görmek, hele ki sonrasında kendi işimi yapmaya başladıktan sonra, tanımadığım kişilerin üzerinde kendi tasarımlarımı görmek beni en çok mutlu eden anlar olmuştur.
Bu genç yaşta hiç de hafife alınamayacak eğitim ve başarınızın sırrı nedir?
Belli hedefler koyarak ilerliyorum ve bunlar için tek yaptığım şey, kendime inanarak çok fazla çalışmak. Tasarım yapmanın ve gerçekten yeni bir şey yaratmanın önemimin farkındayım. Bu yüzden işimi çok ciddiye alıyorum. Eğitimin mutlaka faydası oldu ama üzerine eklediklerim ve çalışma düzeni ile başarıya ulaşmaya çalışıyorum.
Vakko’da, Network’te ve Hatice Gökçe’nin yanında yetişmenizin avantajları neler?
Özellikle Hatice Gökçe’nin atölyesinde, tasarımın çizimden üretime, tüm aşamalarını görmem açısından bana çok fazla faydası oldu. Bir tasarım atölyesinin nasıl işlediğini ve teknik olarak hem erkek hem kadın tasarımı adına pek çok şey öğrendim. Vakko ve Network’de ise büyük üretim kapasitesi ve hazır giyim adına gördüğüm her şey bana çok şey kattı.
Milano, Paris ve Londra’daki defilelere katıldım ve çok güzel geri dönüşler aldım.
Swarowski için hazırladığınız koleksiyonunuzdan bahseder misiniz?
Swarowski’nin yeni kristallerini tanıtmak için yaptığı bir yarışmaydı ve ben de kendi yaptığım ip dokuların arasına kristaller yerleştirerek, el yapımı bir koleksiyon hazırladım. Bu koleksiyon ile Milano, Paris ve Londra’da düzenlenen defilelere katıldım ve çok güzel geri dönüşler aldım. Her koleksiyonumda kullandığım bu tip dokuların fark edilmiş ve ödüllendirilmiş olması benim için çok önemli.
2011 Yaz Koleksiyonunuz Metabolizma’dan bahsedelim? Neler ön planda? Nelerden ilham aldınız?
Koleksiyon, ağırlıkla organik ve el yapımı ip elbiselerden oluşuyor ve bir önceki koleksiyonlarımın devamı niteliğinde. Deneysel ve doğal tekniklerle, koleksiyonlarımı oluşturuyorum ve uzun işlemler ve dikim sürecinden geçen özel dokular atölye aşamasında, sadece form verilerek, dikilip giyime hazır hale getiriliyor. Tasarımları hazırlarken önemle üzerinde durduğum; sık kullanılırlık ve giyilebilirlik, bu koleksiyonunda da kendini hissettiriyor. Özel ve tek bir parça ile giyimine anlam katanları hedefleyen koleksiyonum, Metabolizma ağırlıklı olarak siyah, krem ve toprak tonlarından oluşuyor.
Türkiye’nin moda geleceği için ne düşünüyorsunuz?
İstanbul moda haftası, düzenlenen diğer etkinlik ve festivaller ile tasarımcılar daha çok ulaşılabilir ve tanınır oldu. Çok yetenekli tasarımcılar da var bu yüzden moda çok daha düzeni oturmuş ve iyi işlerin çıktığı bir sistemle gelişecek.
Kafamdakini var olan kumaşlarla yaratamadığım için, kendi kumaşlarımı yaratmaya başladım.
Kumaş yapıyor olmanız ve iplikleri boyayıp onlara şekil vermeniz, gerçekten etkileyici. Bu fikir nasıl doğdu?
Hazır giyim koleksiyonumla beraber özel tasarımlarımın yer aldığı bir başka üst koleksiyon da hazırlıyorum ve orada kendi tasarımım olan organik kumaşları kullanıyorum. Kafamdakini var olan kumaşlarla yaratamadığım için, kendi kumaşlarımı yaratmaya başladım ve benim için en önemlisi, istediğim formu ve dokuyu sağlayabilmek. Kumaşın ham hali daha özel ve tasarımlarımla örtüşüyor. Kendi eklediğim ip dokuların yarattığı farklı bir dil var ve daha önce hiç denenmemiş olmasından doğan yenilik, kendi markamla örtüştüğü için sıkça kendi kumaş tasarımlarımı yapıyorum.
Semazenler, benim en anlamlı koleksiyonum.
Semazenler koleksiyonunuz da oldukça farklı. Biraz da bu koleksiyondan bahsedelim…
Semazenler, üniversite bitirme projemdi. Kendi içerisinde üçe ayrılan koleksiyonumun anlattığı ana fikir ‘sabır’ ile ilgiliydi. Sabrederek üretilen, üzerinde aylarca çalışılmış kumaşlar kullandım ve her biri tek üretilen ve tekrarlanması imkansız formlardı. Hem semazenlerin hikayesini hem de onların giysilerini yeniden yaratarak anlattığım hikayem olduğu için, benim için en anlamlı koleksiyonumdu.
Atölye ve ofisin ayrı yerlerde olması sizi zorlamıyor mu?
Evet, çok zor oluyor. Bunun için önümüzdeki ay itibari ile yeni açacağım showroom’da hepsini bir arada yapabileceğim için her şey daha iyi olacak.
Giyim, bir ifade biçimi…
Son olarak as okurlarına neler söylemek istersiniz?
Giyim, bir ifade biçimi… Bu yüzden kendilerini en iyi ifade eden parçaları seçmeliler. Ayrıca röportaj için çok teşekkür ederim.
Biz de size teşekkür ediyor, başarılarınızın artarak devam etmesini diliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder