17 Eylül 2011 Cumartesi

as DERGİ SN. SONGÜL CABACI RÖPORTAJI



Terzi bir annenin kızı… Annesinin nasıl dikiş diktiğini izleyerek, duvarları, eşyaları, halıları boyayarak geçti çocukluğu… ‘’Elime geçen her yeri boyamama kızmayarak, resim tutkumun oluşmasını sağlayan gerçek mimarlardır’’ diyor anne ve babası için… Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar mezunu Genç Moda Tasarımcısı Songül Cabacı ile moda üzerine konuştuk.

Merhabalar Songül Hanım;

Tanıyabilir miyiz sizi?
25 yaşında, İstanbul doğumlu, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 2009 mezunu olup, moda çevresine yeni adım atmış genç bir tasarımcıyım. Oldukça fazla sanat tutkunu, özgün, e biraz da deli-dolu bir Songül Cabacı… : )

Giysilerimin üzerine resim yapıyorum.

: ) Modaya ilgi ne zaman başladı?
Terzi bir annenin makinesinin yanında geçti çocukluğum. Fakat asıl ilgi çocukluktan başlayan, hiç bitmeyen hayallerim ve resim tutkum. Hep resimsel baktım, resim yaptım ve sonra resim gibi giysiler yapmak istedim. Üniversite sınavında Resim bölümünü kazanıp fikir değiştirip diğer kazandığım Moda Masarım bölümüne girdim ve her şey o zaman başladı : ) Giysi tasarımı, benim için başlı başına bir resim, bir sanat ve farklı bir tutku oldu. Giysilerimin üzerine resim yapıyorum, kendimden bir parçayı, bir hayalimi işliyorum kumaşlar üzerine.

Heyecan verici ve yenilikçi tasarımlarınız var. Bu tasarımlar nasıl çıkıyor ortaya?
Tasarımlarım, her an her yerde ortaya çıkabiliyor. Yoğun bir günün sonunda, uyku arasında kalkıp çizdiğimi bile bilirim.
Koku, anlar, doğa, yolculuk, yaşam, İstanbul… Ama en önemlisi insanlar benim için. Yaşamlar-psikolojiler o kadar değişken ve yeni ki, onları keşfederek tasarımlarıma başka boyutlar katabiliyorum.

Eğitimin moda hayatındaki yeri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Eğitim şart!
Tasarım yapabilmek belirli bir bakış açısını, yaşam biçimini, sanatsal bir duruşu ve keşfetmeyi bilmeyi gerektirir. Ben eğitimim boyunca sadece kumaşa değil, boyaya, kile, cama, metrelerce ipliğe dokundum. Birçok disiplinden alınmış bir eğitim inanın insanı bambaşka şeylere sürükleyebiliyor. Bizler için yalnızca moda eğitimi değil sanat eğitimi çok önemli bir faktör. Bütün mesele soyutu imgeye-imgeyi somuta dönüştürebilmek, bilinen sınırları aşabilmek, deneyselliği asla bırakmamaktır bence.

Giysi tasarım mezunusunuz. Üniversite yıllarınızda ne gibi çalışmalarınız oldu?
Üniversite yıllarım oldukça hareketli geçti. Amaç belliydi, sadece nasıl yapmam gerektiğini öğrenmem gerekiyordu. İlk yıl itibari ile birçok farklı workshopa katıldım. Bunların bir kısmı okul projeleri, bir kısmı dışarıdan bazı projelerdi.2 yıl boyunca bir odasında resim, bir odasında da giysi üretimi yapılabilen küçük bir atölye açtım. Öğrencilerim bile vardı :) Yani kendi sanat mutfağımı yaratmıştım. Buradan aldığım coşku ile Pazart, Galata Tasarım gibi farklı sergi-satış alanlarına kendi markamla katılmaya başladım. Özgüvenimi geliştirmek, daha doğrusunu yaratabilmek için biçilmiş kaftan oldu bana. Bunları takip eden süreç mezuniyetim, farklı tasarım festivalleri, Euro Skills Moda Yarışması oldu.

Markamın yükselişinden çok memnunum.

Gelecek için planlarınızdan bahseder misiniz?
1 yıldır Songül Cabacı markasını daha da iyi noktalara getirmeye çabalıyorum. Markamın yükselişinden çok memnunum. Yavaş ve doğru adımlarla ilerliyorum. Ama biliyorum ki öğrenmem gereken çok şey var. Kesinlikle gelecek planlarım arasında önceliğim markamın yurt içi-yurt dışı yükselişini hızlandırmak. Cpi, Galata Moda, ilk defilem ile ilk adımlarımı attım. Sırada yeni fuarlar, yeni defileler ve kendi topraklarından beslenen, yurt dışı girişimleri üzerine eğilmiş, genç, yepyeni bir tasarımcı var.

Bu özel topraklarda beslenmiş yüzlerce tasarımcı, gelişmekte olan modanın, dünyadaki Türk temsilcileri olacak.

Modanın Türkiye’deki geleceği için neler düşünüyorsunuz?
Ben umut doluyum çünkü her şey çok çabuk ilerliyor. Tasarımcılara olanaklar tanındıkça, müşterilerimizle buluşmak daha da kolay bir hale geldi ve dolayısıyla bu durum, Türk insanının tasarımcıya ve tasarıma yakınlaşmasını sağlıyor. Sosyal medya, internet odaklı satış stratejileri, müşteri ile birebir görüşebileceğiniz fuar, sergi ve etkinlik alanlarının artması her sektörde olduğu gibi bence tekstil ve modanın gelişiminde de oldukça yarar sağladı. Bu özel topraklarda beslenmiş yüzlerce tasarımcı, gelişmekte olan modanın, dünyadaki Türk temsilcileri olacak. Her şey çok olumlu ve gerçekçi ilerliyor bence.



Yeni koleksiyonunuzu ne zaman göreceğiz? Ayrıca bu koleksiyonunuzda neler olacak?
Tasarımlarım Eylül itibari ile görülmeye hazır olacak. Koleksiyonum bu sezon ‘Şizofrenik Sancılar’ı ağırlıyor. Şıklığa avangarde bir yaklaşım sunuyoruz. Çok ciddi bir yerde de giyilebilecek hem çok sade hem de çok avangarde, sade-soyut bir koleksiyon olacak. Giysiler üzerinde benim tarafımdan yapılmış kavramsal çizimler, baskılar ve lazer kesimli detaylar var. Bu koleksiyonda hep bildiğimiz gerçek algısını değiştirmeyi amaç edindim. Bu sezon özellikle ceket-gömlek-pantolon üçlüsü, elbiselerimiz, kışın hiç vazgeçemediğimiz ve bu yıl çoğunlukla giyeceğimiz eskilerin tadını taşıyan el örmesi hırkalarımız başlıca parçalarımız olacak.

Evinizdeki atölyenizi dışarıya taşımaya nasıl karar verdiniz?
Okuldan mezun olur olmaz, öğrendiklerimi pekiştirmek için 6 ay Simay Bülbül’ün atölyesinde çalıştım. Bu süre boyunca evimde de kendi tasarımlarımı yapmaya, bazı etkinliklerde teşhir-satış yapmaya devam ediyordum. Müşterilerimin siparişleri ve private shopping siteleri satışları üretimim de hızlı bir artış yarattı. Bu artış, 2010 itibariyle beni, tarihi dokularından her zaman ilham aldığım, hayallerimi süsleyen Galata’ya, Tatarbeyi Sok. 30 numaraya taşıdı.

İstanbul’daki Eyüp Santral CPI sizin için dönüm noktası oldu diyebilir miyiz?
Bir yıl içerisinde o kadar çok dönüm noktası oldu ki inanın ben bile bu duruma şaşırıyorum. Tabiî ki CPI’da bunlardan biriydi. İlk fuar deneyimim. Gerçek anlamda profesyoneller ile ilk kez karşı karşıya kalmak çok heyecanlıydı. Birçok firma ve yabancı ziyaretçilerin tasarımlarıma olan özel ilgisi Songül Cabacı’yı farklı bir noktaya taşıdı.


Pret a Porter sizin için ne ifade ediyor?
CPI’da, Pret a Porter Türkiye temsilcilerinden gelen katılım davetini, bir sonraki koleksiyonum ile modanın merkezine yolculuğu ifade ediyor.
Markamın temel değeri samimiyettir.

as okurlarına neler söylemek istersiniz?
Markamın temel değeri samimiyettir. Bir marka samimi olmalıdır. Mühim olan kağıt üzerindeki değeri değil, gönüllerde sahip olduğu yer ve yüzlerde oluşturduğu tebessümdür.
Yolculuğun sonunda bir iz bırakmak mümkün olursa, bu iz mutluluk olmalıdır.

Dünya kötü! İnsanlar mutsuz!
Dünyayı güzelleştirmeye minik bir tebessümle başlayalım : )


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder