17 Eylül 2011 Cumartesi

as DERGİ SN. NİHAN PEKER RÖPORTAJI


1985 doğumlu… Genç yaşına rağmen hayatında büyük başarılara imza attı. Yeditepe Üniversitesi Moda Tekstil Bölümünde Lisans, Marangoni Fashion Design Bölümünden de Yüksek Lisans eğitimi aldı ve dereceyle mezun oldu. Vakko, Network ve Hatice Gökçe ile çalışırken aynı zamanda da Swarovski Crystallized Elements Yarışması’nda ilk 3’e girmeyi başardı.Genç Moda Tasarımcısı Nihan Peker’le, başarılarını ve hedeflerini konuştuk.

Merhaba Nihan Hanım;
Sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba : ) Lisede Resim eğitimi aldıktan sonra, Yeditepe Üniversitesi Moda ve Tekstil Tasarımı bölümünü bitirdim. Ardından Vakko, Network, Altınyıldız gibi firmalarda staj ve iş deneyimi kazandıktan sonra, Hatice Gökçe ile beraber çalışmışma fırsatı buldum. Master eğitimi almak üzere Milano’daki Istituto Marangoni’ye gittim.  Milano’da Frankie Morello, Colmar, Furla gibi markalara koleksiyonlar hazırladığım sırada, Swarovski’nin düzenlediği tasarım yarışmasında finale kalarak ‘Hammal’ adlı koleksiyonumu Londra, Paris ve Milano podyumlarında gösterme imkanı yakaladım. Sonra İstanbul’a dönüp ilk hazır giyim koleksiyonum ‘’Uyandırma Ayini 2010’’ ve son olarak da ‘Metabolizma’ isimli koleksiyonumu sundum. 

Moda tasarımda, kağıt üzerinde kalan tasarımlardan çok, yaşayan ve üretimde kendini gösterebilen gerçek tasarımlar önemlidir.

Eğitimin moda hayatındaki yeri nedir sizce?
Eğitim sayesinde, pek çok şey hakkında, özellikle teknik anlamda bilgiler edinilebilir ama bence önemli olan, pratik olarak bu bilgileri kazanmaktır. Çünkü moda tasarımda, kağıt üzerinde kalan tasarımlardan çok, yaşayan ve üretimde kendini gösterebilen gerçek tasarımlar önemlidir. Ben bu anlamda hem aldığım eğitimin hem çalıştığım atölye ve firmaların çok faydasını gördüm.

En beğendiğiniz tasarımcılar kimlerdir?
Raf Simons, Helmut Lang ve Issey Miyake en beğendiklerimden birkaçı.

İlk koleksiyonunuzu hazırlarken neler hissettiniz?
İlk koleksiyonum, 2006 yılında bir tasarım yarışması için hazırladığım koleksiyondu. O zaman beni en çok heyecanlandıran, tasarımlarımı podyumda görmek olmuştu. Çizgilerinizin, farklı bedenler üzerinde olduğunu görmek, hele ki sonrasında kendi işimi yapmaya başladıktan sonra, tanımadığım kişilerin üzerinde kendi tasarımlarımı görmek beni en çok mutlu eden anlar olmuştur.
Bu genç yaşta hiç de hafife alınamayacak eğitim ve başarınızın sırrı nedir?
Belli hedefler koyarak ilerliyorum ve bunlar için tek yaptığım şey, kendime inanarak çok fazla çalışmak. Tasarım yapmanın ve gerçekten yeni bir şey yaratmanın önemimin farkındayım. Bu yüzden işimi çok ciddiye alıyorum. Eğitimin mutlaka faydası oldu ama üzerine eklediklerim ve çalışma düzeni ile başarıya ulaşmaya çalışıyorum.

Vakko’da, Network’te ve Hatice Gökçe’nin yanında yetişmenizin avantajları neler?
Özellikle Hatice Gökçe’nin atölyesinde, tasarımın çizimden üretime, tüm aşamalarını görmem açısından bana çok fazla faydası oldu. Bir tasarım atölyesinin nasıl işlediğini ve teknik olarak hem erkek hem kadın tasarımı adına pek çok şey öğrendim. Vakko ve Network’de ise büyük üretim kapasitesi ve hazır giyim adına gördüğüm her şey bana çok şey kattı.

Milano, Paris ve Londra’daki defilelere katıldım ve çok güzel geri dönüşler aldım.

Swarowski için hazırladığınız koleksiyonunuzdan bahseder misiniz?
Swarowski’nin yeni kristallerini tanıtmak için yaptığı bir yarışmaydı ve ben de kendi yaptığım ip dokuların arasına kristaller yerleştirerek, el yapımı bir koleksiyon hazırladım. Bu koleksiyon ile Milano, Paris ve Londra’da düzenlenen defilelere katıldım ve çok güzel geri dönüşler aldım. Her koleksiyonumda kullandığım bu tip dokuların fark edilmiş ve ödüllendirilmiş olması benim için çok önemli.

2011 Yaz Koleksiyonunuz Metabolizma’dan bahsedelim? Neler ön planda? Nelerden ilham aldınız?
Koleksiyon, ağırlıkla organik ve el yapımı ip elbiselerden oluşuyor ve bir önceki koleksiyonlarımın devamı niteliğinde. Deneysel ve doğal tekniklerle, koleksiyonlarımı oluşturuyorum ve uzun işlemler ve dikim sürecinden geçen özel dokular atölye aşamasında, sadece form verilerek, dikilip giyime hazır hale getiriliyor. Tasarımları hazırlarken önemle üzerinde durduğum; sık kullanılırlık ve giyilebilirlik, bu koleksiyonunda da kendini hissettiriyor. Özel ve tek bir parça ile giyimine anlam katanları hedefleyen koleksiyonum, Metabolizma ağırlıklı olarak siyah, krem ve toprak tonlarından oluşuyor.


Türkiye’nin moda geleceği için ne düşünüyorsunuz?
İstanbul moda haftası, düzenlenen diğer etkinlik ve festivaller ile tasarımcılar daha çok ulaşılabilir ve tanınır oldu. Çok yetenekli tasarımcılar da var bu yüzden moda çok daha düzeni oturmuş ve iyi işlerin çıktığı bir sistemle gelişecek.

Kafamdakini var olan kumaşlarla yaratamadığım için, kendi kumaşlarımı yaratmaya başladım.
Kumaş yapıyor olmanız ve iplikleri boyayıp onlara şekil vermeniz, gerçekten etkileyici. Bu fikir nasıl doğdu?

Hazır giyim koleksiyonumla beraber özel tasarımlarımın yer aldığı bir başka üst koleksiyon da hazırlıyorum ve orada kendi tasarımım olan organik kumaşları kullanıyorum. Kafamdakini var olan kumaşlarla yaratamadığım için, kendi kumaşlarımı yaratmaya başladım ve benim için en önemlisi, istediğim formu ve dokuyu sağlayabilmek. Kumaşın ham hali daha özel ve tasarımlarımla örtüşüyor. Kendi eklediğim ip dokuların yarattığı farklı bir dil var ve daha önce hiç denenmemiş olmasından doğan yenilik, kendi markamla örtüştüğü için sıkça kendi kumaş tasarımlarımı yapıyorum.

Semazenler, benim en anlamlı koleksiyonum.

Semazenler koleksiyonunuz da oldukça farklı. Biraz da bu koleksiyondan bahsedelim…
Semazenler, üniversite bitirme projemdi. Kendi içerisinde üçe ayrılan koleksiyonumun anlattığı ana fikir ‘sabır’ ile ilgiliydi. Sabrederek üretilen, üzerinde aylarca çalışılmış kumaşlar kullandım ve her biri tek üretilen ve tekrarlanması imkansız formlardı. Hem semazenlerin hikayesini hem de onların giysilerini yeniden yaratarak anlattığım hikayem olduğu için, benim için en anlamlı koleksiyonumdu.


Atölye ve ofisin ayrı yerlerde olması sizi zorlamıyor mu?
Evet, çok zor oluyor. Bunun için önümüzdeki ay itibari ile yeni açacağım showroom’da hepsini bir arada yapabileceğim için her şey daha iyi olacak.

Giyim, bir ifade biçimi…

Son olarak as okurlarına neler söylemek istersiniz?
Giyim, bir ifade biçimi… Bu yüzden kendilerini en iyi ifade eden parçaları seçmeliler. Ayrıca röportaj için çok teşekkür ederim.

Biz de size teşekkür ediyor, başarılarınızın artarak devam etmesini diliyoruz.

as DERGİ SN. SONGÜL CABACI RÖPORTAJI



Terzi bir annenin kızı… Annesinin nasıl dikiş diktiğini izleyerek, duvarları, eşyaları, halıları boyayarak geçti çocukluğu… ‘’Elime geçen her yeri boyamama kızmayarak, resim tutkumun oluşmasını sağlayan gerçek mimarlardır’’ diyor anne ve babası için… Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar mezunu Genç Moda Tasarımcısı Songül Cabacı ile moda üzerine konuştuk.

Merhabalar Songül Hanım;

Tanıyabilir miyiz sizi?
25 yaşında, İstanbul doğumlu, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 2009 mezunu olup, moda çevresine yeni adım atmış genç bir tasarımcıyım. Oldukça fazla sanat tutkunu, özgün, e biraz da deli-dolu bir Songül Cabacı… : )

Giysilerimin üzerine resim yapıyorum.

: ) Modaya ilgi ne zaman başladı?
Terzi bir annenin makinesinin yanında geçti çocukluğum. Fakat asıl ilgi çocukluktan başlayan, hiç bitmeyen hayallerim ve resim tutkum. Hep resimsel baktım, resim yaptım ve sonra resim gibi giysiler yapmak istedim. Üniversite sınavında Resim bölümünü kazanıp fikir değiştirip diğer kazandığım Moda Masarım bölümüne girdim ve her şey o zaman başladı : ) Giysi tasarımı, benim için başlı başına bir resim, bir sanat ve farklı bir tutku oldu. Giysilerimin üzerine resim yapıyorum, kendimden bir parçayı, bir hayalimi işliyorum kumaşlar üzerine.

Heyecan verici ve yenilikçi tasarımlarınız var. Bu tasarımlar nasıl çıkıyor ortaya?
Tasarımlarım, her an her yerde ortaya çıkabiliyor. Yoğun bir günün sonunda, uyku arasında kalkıp çizdiğimi bile bilirim.
Koku, anlar, doğa, yolculuk, yaşam, İstanbul… Ama en önemlisi insanlar benim için. Yaşamlar-psikolojiler o kadar değişken ve yeni ki, onları keşfederek tasarımlarıma başka boyutlar katabiliyorum.

Eğitimin moda hayatındaki yeri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Eğitim şart!
Tasarım yapabilmek belirli bir bakış açısını, yaşam biçimini, sanatsal bir duruşu ve keşfetmeyi bilmeyi gerektirir. Ben eğitimim boyunca sadece kumaşa değil, boyaya, kile, cama, metrelerce ipliğe dokundum. Birçok disiplinden alınmış bir eğitim inanın insanı bambaşka şeylere sürükleyebiliyor. Bizler için yalnızca moda eğitimi değil sanat eğitimi çok önemli bir faktör. Bütün mesele soyutu imgeye-imgeyi somuta dönüştürebilmek, bilinen sınırları aşabilmek, deneyselliği asla bırakmamaktır bence.

Giysi tasarım mezunusunuz. Üniversite yıllarınızda ne gibi çalışmalarınız oldu?
Üniversite yıllarım oldukça hareketli geçti. Amaç belliydi, sadece nasıl yapmam gerektiğini öğrenmem gerekiyordu. İlk yıl itibari ile birçok farklı workshopa katıldım. Bunların bir kısmı okul projeleri, bir kısmı dışarıdan bazı projelerdi.2 yıl boyunca bir odasında resim, bir odasında da giysi üretimi yapılabilen küçük bir atölye açtım. Öğrencilerim bile vardı :) Yani kendi sanat mutfağımı yaratmıştım. Buradan aldığım coşku ile Pazart, Galata Tasarım gibi farklı sergi-satış alanlarına kendi markamla katılmaya başladım. Özgüvenimi geliştirmek, daha doğrusunu yaratabilmek için biçilmiş kaftan oldu bana. Bunları takip eden süreç mezuniyetim, farklı tasarım festivalleri, Euro Skills Moda Yarışması oldu.

Markamın yükselişinden çok memnunum.

Gelecek için planlarınızdan bahseder misiniz?
1 yıldır Songül Cabacı markasını daha da iyi noktalara getirmeye çabalıyorum. Markamın yükselişinden çok memnunum. Yavaş ve doğru adımlarla ilerliyorum. Ama biliyorum ki öğrenmem gereken çok şey var. Kesinlikle gelecek planlarım arasında önceliğim markamın yurt içi-yurt dışı yükselişini hızlandırmak. Cpi, Galata Moda, ilk defilem ile ilk adımlarımı attım. Sırada yeni fuarlar, yeni defileler ve kendi topraklarından beslenen, yurt dışı girişimleri üzerine eğilmiş, genç, yepyeni bir tasarımcı var.

Bu özel topraklarda beslenmiş yüzlerce tasarımcı, gelişmekte olan modanın, dünyadaki Türk temsilcileri olacak.

Modanın Türkiye’deki geleceği için neler düşünüyorsunuz?
Ben umut doluyum çünkü her şey çok çabuk ilerliyor. Tasarımcılara olanaklar tanındıkça, müşterilerimizle buluşmak daha da kolay bir hale geldi ve dolayısıyla bu durum, Türk insanının tasarımcıya ve tasarıma yakınlaşmasını sağlıyor. Sosyal medya, internet odaklı satış stratejileri, müşteri ile birebir görüşebileceğiniz fuar, sergi ve etkinlik alanlarının artması her sektörde olduğu gibi bence tekstil ve modanın gelişiminde de oldukça yarar sağladı. Bu özel topraklarda beslenmiş yüzlerce tasarımcı, gelişmekte olan modanın, dünyadaki Türk temsilcileri olacak. Her şey çok olumlu ve gerçekçi ilerliyor bence.



Yeni koleksiyonunuzu ne zaman göreceğiz? Ayrıca bu koleksiyonunuzda neler olacak?
Tasarımlarım Eylül itibari ile görülmeye hazır olacak. Koleksiyonum bu sezon ‘Şizofrenik Sancılar’ı ağırlıyor. Şıklığa avangarde bir yaklaşım sunuyoruz. Çok ciddi bir yerde de giyilebilecek hem çok sade hem de çok avangarde, sade-soyut bir koleksiyon olacak. Giysiler üzerinde benim tarafımdan yapılmış kavramsal çizimler, baskılar ve lazer kesimli detaylar var. Bu koleksiyonda hep bildiğimiz gerçek algısını değiştirmeyi amaç edindim. Bu sezon özellikle ceket-gömlek-pantolon üçlüsü, elbiselerimiz, kışın hiç vazgeçemediğimiz ve bu yıl çoğunlukla giyeceğimiz eskilerin tadını taşıyan el örmesi hırkalarımız başlıca parçalarımız olacak.

Evinizdeki atölyenizi dışarıya taşımaya nasıl karar verdiniz?
Okuldan mezun olur olmaz, öğrendiklerimi pekiştirmek için 6 ay Simay Bülbül’ün atölyesinde çalıştım. Bu süre boyunca evimde de kendi tasarımlarımı yapmaya, bazı etkinliklerde teşhir-satış yapmaya devam ediyordum. Müşterilerimin siparişleri ve private shopping siteleri satışları üretimim de hızlı bir artış yarattı. Bu artış, 2010 itibariyle beni, tarihi dokularından her zaman ilham aldığım, hayallerimi süsleyen Galata’ya, Tatarbeyi Sok. 30 numaraya taşıdı.

İstanbul’daki Eyüp Santral CPI sizin için dönüm noktası oldu diyebilir miyiz?
Bir yıl içerisinde o kadar çok dönüm noktası oldu ki inanın ben bile bu duruma şaşırıyorum. Tabiî ki CPI’da bunlardan biriydi. İlk fuar deneyimim. Gerçek anlamda profesyoneller ile ilk kez karşı karşıya kalmak çok heyecanlıydı. Birçok firma ve yabancı ziyaretçilerin tasarımlarıma olan özel ilgisi Songül Cabacı’yı farklı bir noktaya taşıdı.


Pret a Porter sizin için ne ifade ediyor?
CPI’da, Pret a Porter Türkiye temsilcilerinden gelen katılım davetini, bir sonraki koleksiyonum ile modanın merkezine yolculuğu ifade ediyor.
Markamın temel değeri samimiyettir.

as okurlarına neler söylemek istersiniz?
Markamın temel değeri samimiyettir. Bir marka samimi olmalıdır. Mühim olan kağıt üzerindeki değeri değil, gönüllerde sahip olduğu yer ve yüzlerde oluşturduğu tebessümdür.
Yolculuğun sonunda bir iz bırakmak mümkün olursa, bu iz mutluluk olmalıdır.

Dünya kötü! İnsanlar mutsuz!
Dünyayı güzelleştirmeye minik bir tebessümle başlayalım : )


as DERGİ SN. FOUNTA GÜNEM RÖPORTAJI

Yunanistan doğumlu,
5 yıldır Ankara'da yaşayan, İstanbul’u özleyen, Genç Moda Tasarımcısı…

“Modayı çabuk tüketmeye başladık” diyen Founta Günem, Facebook 'un aradaki perdeyi kaldırdığını ve çok iyi bir reklam aracı olduğunu düşünüyor. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Dekorasyonu ve Kostüm Tasarımı mezunu olan Genç tasarımcı; ''Modanın tarihini bilmek gerek'' diyor.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1976 Yunanistan doğumluyum ve Yunanistan vatandaşıyım. (Aslında benim evlendiğim sene çifte vatandaşlık kalktı şansımdan :( ) 12 yaşında Türkiye'ye geldim. 23 senedir Türkiye'deyim.

Moda ile tanışmanız nasıl oldu?
Moda ile çocukken tanıştım. Annem ve anneannemin de çok iyi terzi olmasından dolayı, genlerimde terzilik var. İlk söylediğim kelime makas olunca; annem 3 yaşımda elime makas verdiğinde, profesyonel bir şekilde hiç korkmadan tutuyormuşum. İğne ve makasla büyüdüm. Küçükken de çok çiziyormuşum. Herhalde Mimar Sinan Üniversitesi'ne girebilmemdeki en büyük etki, ilgi ve becerinin küçük yaşlardan gelmesi. Küçükken Barbie bebekleri giydirirdim. Şimdi de vaktim olsa gene giydiririm : )

Sizce moda tasarımcılığı nedir?
Daha önce dediğim gibi tasarımcı olunmaz doğulur : ) Modacı ve Moda Tasarımcılığı bambaşka şeyler bence. İşin içine tasarımcı kelimesi giriyorsa, o noktada işler çok değişiyor. Moda tarihini, kullanacağınız kumaşın kimyasını bilmeniz lazım, çok araştırma yapmak lazım. Modacı ve Moda Tasarımcılığını çok iyi ayırt etmek gerekiyor.

Okul yıllarınızın çok da parlak olmadığını duyduk : ) Ta ki M.S.Ü Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Dekorasyonu ve Kostüm Tasarımı Bölümünü kazanana kadar…  Bir nevi kendini bulmak denilebilir mi?
16 Yaşında beri çalışan birisi olarak, evet kendini bulmak aslında. Ailemin çok çok desteği oldu bana güzel sanatlara girmemde ve çokta etkili oldu.  Gece gündüz çalıştım M.S.Ü Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girebilmek için.

Kiki's Design'ın ortaya çıkış macerasını anlatır mısınız?
Bir akşam eşimle Hayao Miyazaki'nin Kiki's Delivery Service isimli çizgi filmi izlerken, orada kiki diye bir cadı vardı, kardeşim de bana cadı diyordu : ) Bu şekilde ortaya çıktı Kiki's markası.

Modada marka, genelde kişinin kendi isminden oluşur. Siz neden başka bir isimi tercih etiniz?
Bu daha çok benim yapımla alakalı sanırım. Paylaşmayı çok seven bir tarafım var. İsmini kullanmak sadece sana ait olmak gibi geliyor bana. Halbuki; farklı bir marka herkese daha rahat ulaşıyor ve benim değil hepimizin markasıymış gibi geliyor bana.

Bir süre Newyork'da bulundunuz. Peki, neden İstanbul?
9 ay gibi bir süre kaldım. Türkiye'ye dönüş kararım o kadar çok zor oldu ki, son gün bavulumu hazırlarken bir anda bavulumu atıp kalabilirdim. Ama dönmek zorunda kaldım, çünkü okulumu bitirmek zorundaydım.

Ünlü modacı Hüseyin Çağlayan ile çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Hüseyin Çağlayan ile İKSV'de tanıştık. Ben küçükken annem moda dergileri alırdı. Ben o dergilerden birinde ilk defa bir Türk modacının ismini gördüm. O isim Hüseyin Çağlayan'dı. Röportajını okudum ve ondan sonra yakından takip etmeye başladım. İKSV'de Leyla Gediz'in asistanlığını yapacaktım. Dışarıda otururken koordinatörümüz geldi, ''Leyla Gediz gelmeyecekmiş. Hüseyin Çağlayan'ın da asistanı gelmemiş sen yapar mısın?'' dedi. O anda bendeki heyecan ve mutluluğu anlatamam : ) Bir insan bu kadar alçak gönüllü olur mu? Fikirlere ilgi gösteren değer veren bir insan Hüseyin Çağlayan.

Bize ilk defilenizi anlatır mısınız?
8 Haziranda gerçekleşti. Moda Tasarımcıları Derneği'nin organizasyonuydu. W Hotel'de düzenlenen defilenin koreografisini Uğurkan Erez yaptı. First face olarak yer aldığım defilede, defile sonunda modacının podyuma çıkma anı geldiğinde bendeki heyecanı tarif edemem : ) Arkada beni arıyorlar ben kaçıyorum en sonunda çıktım yürüdüm heyecandan çok utanmıştım. Sağ olsun Deniz Berdan da yine yalnız bırakmadı beni : )
İlkbahar – Yaz  "İSTANBUL ve BEN” koleksiyonunuzda hangi renkler ön planda?
Renklerin tonları var ama bu tonlara ben isim veriyorum. Koleksiyonda taksi sarısı, İstanbul gökyüzü grisi,İstanbul gökyüzü bulutu beyazı, deniz mavisi… Martıları çok seviyorum… Ön planda gri-beyaz, mavi…Kırmızı vardı İstanbul'u sevdiğim için.Bir de siyah.

Galata Moda Festivali nasıl geçti?
Galata moda herzamanki gibi iyi geçti, Bu yıl Akaretler yokuşundaydık, tüm yıl mail yolu ve facebook aracılığıyla bağlantıda olduğum müşterilerimle "artık arkadaş olduk" orada buluştum ,neredeyse hepsi ile birer kahve içme ve sohbet etme şansım oldu. Çok keyifliydi... Galata Moda, biz tasarımcıları bir araya getiriyor ki; bu da çok keyifli... Sezon boyunca yaptıklarımızı konuşuyoruz... Bir de bu yıl, sevinçten gözlerimi dolduran bir şey daha oldu ki anlatamadan geçemeyeceğim.10 yaşlarında bir kız çocuğu benden imza istedi:) Büyüyünce benim gibi moda tasarımcısı olacakmış... Alın size bütün sezon yetecek kadar motivasyon:)

Defile öncesi neler yaşadınız? Hazırlık sürecinden bahseder misiniz?
5 tasarımcının, karma defilesiydi bizimkisi ve hepimizin ilk defilesiydi.Çok heyecan vericiydi...Bize yardımcı olmaları için, hepimize birer Tasarımcı Koçu verdiler. "Aha önce defilesi olmuş deneyimli tasarımcı!:)"Benim koçum Günseli Türkaydı. Bilmediğim herşeyi ona danıştım. Sağolsun, sonuna kadar çok yardımcı oldu... Defileden 2 gün önce, Uğurkan Erez hepimizi ziyaret etti ve koleksiyonlarımıza baktı, tasarımlarımızı mankenlerle eşleştirdi... Defileden 1 gün önce W Otel’de mankenlerle buluştuk ve fittingler yapıldı. Çooook heyecan vericiydi... Ertesi gün , yani 8 haziran günü  de sabahtan provalar yapıldı veeeeeee o an geldi çattı:) Enerjisi çok yüksek bir defile oldu:)


2012'de gösterime girecek olan Ferzan Özpetek'in de destek verdiği Takva filminin yönetmenliğini yapan Özer Kızıltan'ın yeni filmine kostüm tasarımı yapıyorsunuz.  Ayrıca Rock grubu Nükleer Başlıklı Kız için sahne kostümleri hazırladığınızı duyduk. Bu çalışmalarınızdan biraz bahseder misiniz?
Filmin başrolünü Tuba Ünsal ve Açelya Yılhan paylaşıyor. Alçelya Yılhan'ın kıyafetlerinin büyük bir kısmı bana ait. Filmin ilk fotoğraflarını gördüm çok hoşuma gitti. Çok iyi bir film olacak. Sanırım Kasımda gösterime girecek. Adını Feriha Koydum isimli diziye kostüm veriyordum. Beni oradan bulmuşlar. Galata modaya gelip teklifte bulundular. Bende severek kabul ettim… Özer Kızıltan çok iyi bir yönetmen. Üstüne bir de Ferzan Özpetek'in destek veriyor olması… Yani bu iki isim teklifi kabul etmemde etkili oldular.
Nükleer Başlıklı Kız'ın yeni klibinin kostümleri bana ait. Yeni albümünde de beraber çalışacağız.

Son olarak as okurlarına ve modacı olmak isteyenlere söylemek istedikleriniz?
Dergi çok güzel bir şey. Bir kere, insanın kafasını rahatlatıyor. İkincisi; çok güzel bilgiler alabiliyorsunuz. Aslında genel olarak okumak çok güzel. Modacı olmak isteyenler; çok çalışmalısınız çoook… Bir tasarımı görünce herkes; ''ne var ben de yaparım'' der. Ama gördüğünü yapar. Yeni bir şey tasarlamak sandıkları kadar kolay değil.

as DERGİ SN. DENİZ BERDAN RÖPORTAJI


Türkiye'nin ilk sağlık ve spor dergisi Health & Shape’nin ve Auto Guide Dergisi’nin yayınını üstlendiniz. Neden devam etmediniz?

Yayını üstlenmek falan değil, tamamen hayalini kurarak çıkardığım dergilerdi. Bir yayını Türkiye şartlarında bağımsız olarak rutin 11 yıl yayınlamak bile büyük mucize. Bana göre bağımsız yayıncılık Türkiye’de miladını doldurdu ve eski keyfi kalmadı. Dağıtım, reklam, tiraj, satış hepsi ayrı bir problem. Benim çıkardığım dönemde örneğin otomobil dergisi Auto Guide’ın her sayısında, otomobil sektöründe reklam girmeyen marka kalmamıştı. Dergilerimizi içeriğiyle, editoryallerle, reklamlarla uzun yıllar çıkarabilmenin keyfini ve gururunu yaşadık. Üstelik okur sayısı, ne yazık ki Türkiye’deki nüfusla doğru orantılı da artmıyor. Toplumumuzun okumayı sevdiği söylenemez. Üstelik hayal kurmayı çok seven, çok yönlü, yeni fikirleri olan bir insanım. Yıllardır, büyük gruplara rağmen, yeni fikirlerimle dergileri ayakta tutmayı başardım. Yayıncı ve gazeteci bir babanın ve tekstilci bir annenin kızı olmama rağmen işim, hobilerimin bir uzantısı oldu hep. Okul yıllarımda profesyonel sporculuk hayatım varken Health & Shape’i çıkardık. Ardından motor sporlarında lisanslı yarışırken Auto Guide Dergisi’de eklendi. Uzunca bir süre sonra, benim için rutin haline gelen dergileri ortağıma devredip, yeni fikirlerime daha fazla zaman ayırmayı tercih ettim.  Ayrıca yayıncılık işini tamamen terk etmiş de değilim. Yayıncılık beni ben yapan hayatımın bir parçası ancak tamamı değil. Bu konudaki hayallerimden biri de; hep kağıt, baskı, tiraj ve reklam veren baskısı olmaksızın yayıncılık yaparken interaktif paylaşımda bulunabilmekti. Yakında sosyal medyada farklı sürprizlerim olacak.

Çocuksuz bir yaşam nasıl olurdu hayal edemiyorum.

Genç yaşta evlenmek ve anne olmak sizin için ne ifade ediyor?
Oldukça erken evlendim ve 19 yaşında anne olmam nedeniyle, kendimi bildim bileli anneyim. Gerçekten de bilemiyorum ve hayal edemiyorum çocuksuz bir yaşam nasıl olurdu. Onlar gerçekten de hayatıma değer ve anlam katıyorlar. Çok da şanslıyım onlar gibi yetenekli ve iyi kalpli çocuklarım ve her alanda destek veren Haluk var : ) Ailem sayesinde hayatımın daha anlamlı ve değerli olduğunu düşünüyorum.

2 çocuk annesisiniz ama mankenlere taş çıkaracak fiziğe sahipsiniz. Bu formun sırrı ne?
Formumu, kendime yasaklar koymadan sağlıklı ve dengeli beslenip, abartmadan spor yapıp, uykumu iyi almama ve sağlam bir psikolojiye borçlu olabilirim. Bana göre sağlıklı ve formda bir görüntü için; sağlıklı bir psikoloji, yeterli ve dengeli beslenme, spor; tıpkı bir bulmacanın parçaları gibi bir arada olduğunda uzun süreli olabiliyor. Ara öğünlerimi asla atlamam, kendi yaptığım hafif ve lezzetli ürünlerden tüketmeye çalışırım. Ana öğünümü tam ve yeterli yerim. Ben daha çok, miktar olarak fazla ancak içerik olarak hafif bir beslenme şeklini kendime hayat tarzı olarak edindim. Gün boyunca çok açık çayı, bol süt ile tüketirim. Gün boyu kullandığım yağsız süt sayesinde, hem metabolizma hızımı arttırabiliyorum hem de kan şekerimi dengede tutabiliyorum. Bir günde tükettiğim yaklaşık 1lt yağsız süt sayesinde, geleceğe yönelik de yatırım yapmış oluyorum. Haftanın 3 günü, kas yoğunluğumu koruyabileceğim bir spor programım var. Yoğun iş tempomda spora gidemesem bile, evde 10 dakikalık bir programla 3’er kg’lık ağırlıklarla kol, bacak, karın ve sırt kaslarımı çalıştırabiliyorum. Uykumu tam ve yeterli alabilmek, programın en önemli parçasını oluşturuyor.

Junk aksesuarlar Beymen Blender’larda satılıyor. Giysiler Galata’da Harvey Nichols’da... Yelpaze genişleyecek mi?Tasarımı ilgilendiren pek çok alanda yeni fikirlerimiz var. Şimdiye kadar yaptığım iş nedeniyle, hayatımı hep yeni fikirler sayesinde kazandım. Bu işim olduğu kadar hayattan keyif alma şeklim. Yakın zamandaki hayalim ise; farklı fikirli tasarımlarla, geniş kitlelere makul rakamlarla ulaşabileceğim firmalarla ortak projelerde yer alabilmek.

Etiket hedefli, yerimizde sayıyoruz.

Mutfak için profesyonel bir eğitim sonucu Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ve İngiliz City & Giltz’den şeflik diploması aldınız. Moda ile mutfak birbirine uzak dursa da sizin için 2 olmazsa olmaz? Peki, mutfağın modası olur mu ve Lady Gaga’nın giydiği etten elbise gibi modanın mutfağı olur mu ?
Bu titrlere takılmak bana fazla kasıntı geliyor. Ne yazık ki ülkemizde hala okul eğitimin üzerine hiçbir şey koymadan, etiket hedefli yerimizde sayıyoruz. Genellikle moda ve mutfak konularını seven biri olarak tanısanız da, aslında alternatif sanatları çok seven, bu konulara ilgisi olduğu kadar, içinde olmaya çalışan, hafif ve sağlıklı yemek reçeteleri deneyen, otomobil seven ve profesyonel olarak test eden, yayıncı, editör, çok okuyan, mizah seven, aynı zamanda çizen, çok yönlü biriyim. Ülkemizde çoğu zaman çok yönlülük doğru algılanamayabilinip olumsuzlukmuş gibi düşünülse de, aslında dünya çok yönlülüğe gidiyor. Bir illüstratör aynı zamanda aşçı ve dj de olabiliyor. 



Moda hayatımızın neresinde olmalı?
Moda ve trend konuları hayatın renklerinden. Ciddiye almadan, hayatımızın doğal akışında keyif almaya bakmalıyız. Hayata bakışımız, hobilerimiz, işimiz ve yaşadığımız ortam seçimlerimizi etkiler. Biri gibi olmak yerine, bu etkilerden hareketle gerçekten içinde kendini iyi, güzel, rahat ve güvenli hissedebildiğin ölçüde, eğer seviyorsan giyim kuşam konuları ile keyifle ilgilenebilirsin.

Çoraplara olan tutkunuzu biliyoruz. Penti için çok şık ve sıra dışı mayo-bikiniler tasarladınız. Buna benzer bir çalışma çorap için de olur mu?
Çorap konusu, bizim için çok geniş bir konu. Abartmıyorum ama bir dolap dolusu çorabım vardır. Dünyanın her yerinden çorapları topladığım gibi, hiç birini de olduğu gibi giymem. Mutlaka bir kişiselleştirme yaparım. Dümdüz bir elbiseyle dahi çoraplar sayesinde çok farklı görüntü yakalayabilirsiniz. Yakın zamanda bu konuda sürprizlerimiz olacak. Hedefimiz gerçekten de ulaşılabilir rakamlarla tüm dünyada satılabilecek çoraplar üretebilmek.

Hem tasarruf yapıp hem de modayı takip etmek isteyenler neler alabilir? Her daim moda olanlar yok mu?(renk, kıyafet, aksesuar)
Modayı takip etmek yerine, kendi stilinin olması her zaman en doğrusu ve makul olanıdır. Stilinin olmasının da para pulla hiç alakası yoktur. Örneğin; Beyoğlu ikinci el mağazası Bay Retro’dan 25TL’ye aldığımız bir ceketle Begüm, Londra’da bir blogger’ın sokakta beğenip çektiği fotoğrafla, yeni jenerasyon başlığı altında İngiliz Vogue’da yer almıştı.

Alışveriş yaparken nelere dikkat edersiniz?
Beğendiğim ürünün defalarca giyebileceğim, kişiselleştirmeye uygun ve yeni fikirli tasarım, kalite, fiyat dengesinin mantıklı çerçevede olması satın alma kriterlerimi oluşturur. 

Tasarımlarını beğendiğiniz ve tarzlarından esinlediğiniz modacılar?
Beğendiğim tasarımcılar yeni fikirleri ve koleksiyonlarına bağlı olarak sezonuna göre değişir. Moda tasarımcılarından esinlenerek tasarım yapılmaz, o ancak taklide girer.

‘’Moda aslında son derece sığ bir alan ve ancak sanat konularıyla yoğrulduğunda bir anlamı olabiliyor. Bir kadın giyinirken; yeniliklere açık olurken, sanat ve çevre konularıyla ilgili olmalı.’’ Bu cümleler size ait. Biraz açar mısınız; sanatı ve çevreyi giyimimize nasıl yansıtabiliriz?
: ) Onu yanlış anlamışsınız herhalde : ) Tasarımcı sanat, çevre, politika konularından esinlenerek hazırladığı koleksiyonunda verdiği mesajlarla anlamlandırabilir, farkındalık yaratır ve mesaj verir. Toplum ise bu konularda hassas olup hareketi desteklemesiyle katkı sağlar.



: )Mutfak sizin için çok önemli… Bilmeyenler için blog adresinizi paylaşır mısınız?
Dbskinnycook.blogspot.com adresinden istediğiniz reçeteyi alabilirsiniz.

Her modacıya sorduğumuz sorumuzu size de yöneltmek istiyoruz. Başkent kadınlarının giyimini nasıl buluyorsunuz?
Kendime tanımlamalar yapmak gibi bir kaygım olmamakla birlikte modacı lafından hiç hazzetmiyorum. Sınıflandırmalarla veya tanımlamalarla işimiz yok aslında ve önemli olanın ortaya çıkan ve yapılan iş olduğu fikrindeyim. Açıkçası Başkent kadınlarının giyimlerini kapsamlı bilmiyorum ancak tanıdığım Ankaralı arkadaşlarımın gayet yaratıcı ve yeniliğe açık olduğu görüşündeyim.

‘’Bana göre markacılık; gerçekten de android haline gelmiş kompleksli insanların ait olma duygusundan kaynaklanır.’’ diyorsunuz. Marka giyinen çoğu insanın, sizce özgüven eksikliği mi var?
Ürünü gerçekten de kendi beğenisi için değil, marka olduğu için tercih edenler, toplumun belli bir kesimine ait olma içgüdüsüyle alışveriş yaparlar. Kendine özgü bir stili olmayan, reklam kurbanı olunabilen bilinçsiz bir tüketim şekli diyebiliriz.

Eşiniz, sizin giyim tarzınızı beğeniyor… Peki, siz eşinizin tarzını beğeniyor musunuz? Haluk Bey giyinirken sizden fikir alır mı?
Haluk’un giysilerini ben alırım. Ona alışveriş yaparken çoğu zaman yanımda olmayabilir. Ona neyin yakışacağını ve nelerden hoşlanabileceğini bilmem nedeniyle ayakkabısından ceketine çorabına her şeyi alırım. Sokağa çıkacağımız zaman tıpkı Can’a çıkardığım gibi onun da giyebileceklerini yatağın üzerine çıkarır kombinasyonlarını yaparım. 



Starbucks için chocolate cookie yaptınız ve çok beğenildi. Bu memnuniyeti gören diğer firmalar da size, buna benzer teklifle geliyorlar mı? Var mı yakın zamanda böyle bir proje?
Starbucks’a sezonluk, yağı ve enerjisi azaltılmış, hafif, çikolata parçacıklı kurabiye, kabaklı kiş ve tarçınlı muffin reçeteleri hazırladım. Oldukça yaygınlığı olan, çok sevdiğim bir zincir olmasına rağmen, bir sonraki projede daha geniş kitlelere hitaben hafif ve sağlıklı reçetelerimin uygulandığı ürünler çıkarmayı hedefliyorum.
Röportaj   : Onur ALTINIŞIK  Fotoğraflar   : Cengiz DİKBAŞ