31 Ocak 2012 Salı

OTİZMLİ ÇOCUKLARA HEDİYE

‘Bodrum Cennet Koyu Projesi’ yatırımcısı Astaş Holding ana sponsorluğunda Sait Halim Paşa Yalısı’nda düzenlenen “Hediye Bir Gün” alışveriş fuarıyla başlayan etkinlik, yalının köşk bölümünde sadece özel davetlilerin katıldığı “Hediye Bir Gece”  daveti ile devam etti. Türkiye’nin ve dünyanın en seçkin markalarının katılımı ile gerçekleşen “Hediye Bir Gün”  alışveriş fuarında, dekorasyondan takı ve mücevhere, giyim ve aksesuardan çocuk eşyasına kadar pek çok farklı hediye, her bütçeye uygun farklı fiyat seçenekleri ile satışa sunuldu. 



Assouline, Bee Goddess, BNG, Boybeyi Mücevher, by meltem Tahrancı; Calvin Klein Watch and Jewellery, Caribou, Chez-bo, Damas, Dört Mevsim, Gitanjeli, GODIVA, Gökhan Ülseven, HAAZ, Kafkas Mücevherat, Kwanpen, Layla Dekorasyon, Misela, Molton Brown London, Nahara, Öney, Pondicherie,  Rareblossom, Sanem Kardıçalı Jewellery, Sega Kuyumculuk, Serenk, Sevan Bıçakçı, Sırr, Siren Ertan Couture, Yastık by Rıfat Özbek, zeyneperol, Rafah Jewellery, Tiffany&Co. Roberto Coin, markalarının katılımı ile gerçekleşen fuar 1000’den fazla ziyaretçiyi kabul ederken, sevdiklerine yeni yıl için hediye alarak aynı zamanda da otizmli çocuklara da hediye vermek isteyen birçok tanıdık simayı da ağırladı. Alışveriş fuarının en çok ilgi gören ürünleri ise genç gönüllerinin satışa sunduğu yılbaşı sepetleri ve Tohum Otizm Vakfı için özel tasarlanmış bilezikler oldu. Güzel bir ortamda, birçok sürpriz etkinlikle birleşen gecede Tohum Otizm Vakfı’nın kurucuları,  destekçileri ile iş ve sanat dünyasının duyarlı isimleri bir araya geldi.       

OZAN DOĞULU İLE KANYON’DA YENİ YIL COŞKUSU

Türk pop müziğinin dev isimlerinin albümlerine imza atan, Prodüktör ve Orkestra Şefi kimliğinin yanı sıra son dönemde çıkardığı albümüyle de gündeme oturan Ozan Doğulu, ‘’Kanyon Büyük Yılbaşı Konseri’’ için kurduğu 40 kişilik dev orkestrası ile bir ilke imza attı. 
Ozan Doğulu yeni yıl için oluşturduğu özel repertuarı ile Kanyon ziyaretçilerine unutulmaz anlar yaşattı. Dillerden düşmeyen New York New York”tan, “Fly Me To The Moon”a, yılbaşına özel klasiklerden oluşmuş repertuara, misafirler hep bir ağızdan eşlik etti.
 Ozan Doğulu’yu dinlemeye gelenler arasında; annesi Serpil Doğulu, eşi Ece Doğulu, kızı Arya Doğulu ve Kenan Doğulu vardı. Nilgün Belgün ve kızı Oylum Şahin, Onur Baştürk, Berna Laçin, Burcu Esmersoy, Cengiz Karavan – Ayfer Toprak, Ferdi Kurtuldu da vardı.

Yeni yılın tüm renkleri ve eğlencesinin dolu olduğu ‘’Kanyon Büyük Yılbaşı Konseri’’ne yaklaşık 8000 kişi katıldı.

PARK FORA’NIN 6. YAŞI

Ankara’nın en gözde balık restaurantlarından biri olan Park Fora, 6. yaşını siyasetten iş dünyasına, spordan sanata, bilim dünyasından basın camiasına çok sayıda seçkin davetlinin katıldığı muhteşem bir geceyle kutladı.
1994 yılından bu yana İstanbul’un en ünlü mekanlarından biri olan Park Fora, Gaziosmanpaşa Nenehatun Caddesi’ndeki mekanıyla da 6 yıldır Ankaralılara hizmet veriyor. Geceye, Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, CHP Eski Genel Sekreteri Önder Sav, Emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Halis Burhan, Emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Ersin Celasin’in de aralarında bulunduğu emekli komutanlar, eski TFF Futbol Genel Direktörü Ersun Yanal, Saraylı Grup Yönetim Kurulu Başkanı Beycan Saraylı başta olmak üzere Ankaralı ünlü birçok iş adamı, Ankaragücü futbolcuları ve çok sayıda seçkin davetli katıldı.
Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı sanatçılarından oluşan müzik grubu konuklara bir dinleti sunarken, Ankara Dans Okulu sanatçıları da sergiledikleri Latin dans gösterisi ile tüm davetlileri büyüledi. 

Soldan sağa; Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Ergin Celasin, Saraylı Grup Yönetim Kurulu Başkanı Beycan Saraylı, Emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Halis Burhan.
Soldan Sağa, Park Fora’nın ortağı Ali Rıza Yılmaz ve Eşi Sevil Yılmaz, Park Fora’nın ortağı İlhan Çulha ve Eşi Leyla Çulha

PASCAL NOUMA GENPOWER JENERATÖR FABRİKASINI ZİYARET ETTİ !

Genpower Jeneratör’ün  ana sponsor olduğu yılbaşı gecesi  Trt Spor kanalında yayınlanacak Limit Yok programının reklam filmi çekimleri kapsamında ünlü futbolcu Pascal Nouma Genpower Jeneratör fabrikasını ziyaret etti.
Reklam filmi çekimleri için , Pascal Nouma tüm fabrikayı dolaşarak tüm üretim aşamalarına şahit oldu.Sempatik tavırları ile dikkat çeken ünlü futbolcu  ,montaj hattını gezerken eline aldığı kaynak makinesi ile hünerlerini gösterdi.

Dünyanın tek çatı altındaki en büyük jeneratör fabrikasının büyüklüğü , teknolojisi karşısında duyduğu hayranlığı dile getiren Pascal Nouma ,’ Dünyayı aydınlatan güç Genpower ‘ sloganı ile   Genpower Jeneratör fabrikasından ayrıldı.

RED BULL FLYING BACH TÜRKİYE’DE İLK KEZ SAHNE ALDI

Bach Spor Ayakkabıları ile Klasik Müzik Break Dans ile Buluştu. Bu Kültür Çatışması tutucu müzik severleri rahatsız edecek.

Biletleri satışa çıktıktan kısa bir süre sonra tükenen ilk Red Bull Flying Bach gösterisi, 25 Kasım Cuma, Haliç Kongre Merkezi Sadabad Salonu’nda gerçekleştirildi. Yarattıkları sıra dışı konseptle Avrupa’yı büyüleyen Flying Steps İstanbul’daki ilk gösteriminde seyircilerden tam puan aldı. Klasik müzik severlerden break dans meraklılarına, gençlerden yaşlılara her kesimden seyircinin bulunduğu salon, Bach’ın notaları ve Flying Steps’in hareketleriyle kendinden geçti. İstanbullular, 70 dakikalık gösteride, ilk bakışta birbirine taban tabana zıt gibi görünen klasik müzik ve break dansın doğru bir koreografi ve ince düşünülmüş bir kompozisyonla ne kadar sıra dışı bir şova dönüşebileceğine tanık oldular. Sanat Direktörü Christoph Hagel gösteriden sonra şunları dile getirdi:

‘Türkiye’deki ilk gösterimizin nasıl geçeceğini çok merak ediyorduk. Bildiğim kadarıyla klasik müzik Türkiye’de çok fazla rağbet görmüyor. Break dans da yeni çıkış yapan bir performans. Bu iki konsepti harmanlayıp seyirciyi cezbetmek bizim için çok önemliydi. Hem seyircilerden gösteri sonunda aldığımız coşkulu alkış hem de performans sırasındaki etkileşim Türkiye’deki sınavı geçtiğimizi gösteriyor.’

Zıtlar çekicidir! Break dansın efsanesi Flying Steps grubu ve sanat direktörü Christoph Hagel, break dansla Johann Sebastian Bach’ın birbirine kusursuz bir şekilde uyduğunu Red Bull Flying Bach ile ispat ettiler. Bu yaratıcı performans Bach’ın “Well-Tempered Clavier” eserini görselleştirip canlandırıyor ve ciddi müzikle gençlik kültürünün sınırlarını aşıyor. Nota nota. Adım adım. Piyano, klavsen ve elektronik beat’lerle.  Baş dönüşleri, güç hareketleri ve donmalarla. Görseller ve bir hikayeyle, 70 dakika boyunca. 2010’da Berlin’deki Neue Nationalgalerie’de ilk gösterimi gerçekleştikten sonra büyük beğeni toplayıp, kapalı gişe dünya galası ve  2010’da gelen ünlü ‘ECHO Klassik Sonderpreis’ ödülü ile uluslararası başarı yakalayan sıra dışı proje Red Bull Flying Bach,  2011 Eurovizyon Şarkı Yarışması’nın Yarı Finalleri’ne özel gösteri için davet edildikten kısa süre sonra Avrupa Turu’na çıktı.

Beş ülke, on iki şehir ve birçok sıra dışı mekan: 19 Ağustos’ta Red Bull Flying Bach Avrupa Turnesi Almanya’nın Bonn kentindeki Alman Parlamentosu’nun eski Salonu ‘Alter Plenarsaal’da start aldı. Gösteri Bonn’dan sonra altı Alman şehrinde daha sergilendi. İlk uluslararası gösteriler 1-3 Eylül arasında Avrupa’nın kuzeyinde, Danimarka’da gerçekleşti. Topluluk, Danimarka’nın ardından 27-29 Ekim tarihleri arasında İsviçre’yi ziyaret etti ve Zürih’teki ‘Schiffbau’da Bach yorumunu sundu.  Ardından 5-6 ve 12-13 Kasım’da Red Bull Flying Bach Mozart’ın memleketi olarak bilinen, köklü bir klasik müzik geçmişine sahip Avusturya’da boy gösterdi ve Viyana’nın en ünlü sahnelerinden biri olan ‘Burgtheater’ında sahne aldı. 
İşte bu sıra dışı gösteri Almanya’ya geri dönmeden önce Türkiye’de 25 Kasım Cuma ilk kez sahne aldı. Haliç'in kıyısında birbirinden farklı iki kültür en enerji verici performanslardan birinde birleşti.Uzun yıllardır büyük bir prodüksüyon yaratmayı hayal eden dört kez dünya şampiyonu Flying Steps, klasik müzik dehalarından eğitim almış ismini bugüne kadar sıradışı mekanlarda sergilediği klasik eserlerle duyuran, piyanist, orkestra şefi ve opera yönetmeni Christop Hagel ve fikri kanatlandıran Red Bull birlikteliği sokak dansı olan break dansı operayla ve Barok müziği de sokak sanatıyla birleştirdi.  Yüksek kültürle sokak kültürünü benzersiz bir şekilde birleştiren ve ilk gösterimi Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen Red Bull Flying Bach, 26-27 Kasım’da İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde, 28 Kasım’da İzmir Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde,  30 Kasım’da ise Ankara ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek.
Flying Steps'in kurucusu ve kareografiden sorumlu Vartan Bassil projeyle ilgili şunları söyledi:
'Hiçbirimiz daha önce klasik müzikle çalışmamıştık, tabi Bach ile de. Break dans, Bach'ın bestelerinin ritimlerine göre yapılmaya mükemmel şekilde uyuyor.Hareketlerin netliği ve küçük hareketlerin birleşip daha büyük bir sembol oluşturması Bach'ın kendi müziğini bestelerken kullandığı mekanizma ile tamamen aynı’
CNN Türk, organizasyonun TV Sponsoru olarak gösterinin özet programını organizasyon sonrası yayınlıyor olacak.  Yüksek kültürle sokak kültürünü benzersiz bir şekilde birleştiren Red Bull Flying Bach 26 -27 Kasım’da İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde, 28 Kasım’da İzmir Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde,  30 Kasım’da ise Ankara ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşti.


RED BULL FLYING BACH İLE İLGİLİ GRUBUN KURUCUSU VARTAN BASSİL İLE SÖYLEŞİ

Bu özel proje nasıl başladı?
Christopher Hagel’i Red Bull Flying Bach’tan önce de tanıyorduk. O zamanlarda Flying Steps onun prodüksiyonlarından birinde yer alıyordu ancak zaman çizelgesi çakışmalarından dolayı bu gerçekleşmedi. Ona klasik müzik ile kendi büyük prodüksiyonumuzu yaratma hayalimizden bahsettik. Sorulacak soru hangi bestecinin hangi klasik müzik eserinin bize en çok uyacağı idi. Christopher’ın Johann Sebastian Bach’ın Well-Tempered Clavier’ini kullanma fikri vardı. İlk provaların ardından birlikte çalışmak istediğimize ve gerçekten özgün ve kültürler arası bir şey yaratabileceğimize karar verdik.
Müzik ve dansın birleşimini sizin için bu kadar ilginç kılan neydi?
Dansçılar olarak klasik müzikle çalışmak büyük bir sorundur. Demek istediğim, hip-hop müzikle dans etmek çok kolaydır çünkü ritmi yakalayabilir ve onunla dans edebilirsiniz. Ancak Bach ile dans etmek, ritmi olmayan yumuşak müziğin tarzımıza uyan vücut hareketlerine çevrilmesi anlamına gelmektedir.
Eğer Red Bull Flying Bach’ı daha önceki klasik müzik ile break dans yapma girişimleriyle kıyaslarsanız aradaki farklar nelerdir?
Çoğu girişimde B-Boylar müziği sadece hareketleri ile desteklediler. Ancak Red Bull Flying Bach’ta biz sadece dans etmekle kalmıyor, aynı zamanda Bach’ın Well-Tempered Clavier’ini görselleştiriyor ve canlandırıyoruz. Bestenin her sesi ile çalışıyoruz. Her break danscı aslında bir sesle dans eder, bu ya yüksek ya da düşük sestir. Bu yüzden hareketlerimiz müziği tüm kişiliği ile yansıtmaktadır. Bizler, dansçılar olarak Johann Sebastian Bach’ın müziğini her nota ve her ses ile görselleştiriyoruz.
Daha önce hiç klasik müzik ile dans ettiniz mi?
Klasik müzik ile break dansı birleştirmek her zaman bizim hayallerimizden biri olmuştur. Bu özgün yaklaşım icin, müziğin ve bestenin kendisinin daha derin mantığını anlamamıza yardımcı olabilecek Christoph Hagel gibi birini bulmamız gerekiyordu. Artık Bach’ın bestesinin tüm karmaşıklığını anlıyoruz ve sadece nota kâğıdını okuyarak her nota icin dans edebiliyoruz.
Prodüksiyonun koreografısınız. Karşılaştığınız temel sorunlar nelerdi?
Break dans temel olarak belirli bir ritme oturan dort adımdan meydana gelmektedir. Ancak klasik ritim farklı bir mantığı takip eder ve bu nedenle adım dokumuzu değiştirmek zorunda kaldık. Ayrıca odak noktasının beceriler ve akrobasi olduğu bir break dans şovundan farklı olarak rol yapma kabiliyetimizi de geliştirmemiz gerekti. Dansımız ile duygularımızı da ifade etmek icin Red Bull Flying Bach’a bir duygusal yon eklemek istedik. Bu şekilde kendi hikayemizi oluşturduk.
Red Bull Flying Bach için sanki yeni bir dans tarzı yarattınız.
Tamamen yeni bir tarz yaratmadık. Ceşitli, farklı dans tarzlarının bir tur karışımını yarattık diyebiliriz. Popping, locking, house, krumping ve bir takım modern dans parçalarını birleştirdik.
2010 Nisan ayında Red Bull Flying Bach Neue Nationalgalerie Berlin’de prömiyerini yaptı. İzleyicilerin tepkisi nasıldı?
Orada ne kadar gergin olduğumuzu hatırlıyorum. Yani, bunu yapabileceğimizi, özgün bir şey yarattığımızı biliyorduk. Ve birçok yarışmada ve farklı sahnelerde gösteri yaptık – ancak seyircilerin mesajımızı anlayıp anlayamayacağı, bizi beğenip  beğenmeyecekleri konusunda emin değildik. Herkes bayıldı. Sahnede gördükleri şeye inanamadılar. Geri bildirim gerçekten inanılmazdı.
Christopher Hagel ile birlikte klasik müzikte yapılan çalışmalar için çok saygın bir ödül olan “ECHO Klassik Sonderpreis 2010”’u aldınız. Bunu bekliyor muydunuz?
Hayır. Aynen şöyle dedik, “Siz Ciddi misiniz?” Red Bull Flying Bach ile elde ettiklerimizi sindirmemiz çok uzun surdu. Bir break dans ekibi olarak pop-segmentinde bu ödül icin her zaman mücadele ettik. Ama artık klasik ödülümüz var. Bu hiçbirimizin asla hayal etmediği bir şey.
Red Bull Flying Bach uluslararası olarak sahne almak üzere. Bu Avrupa Turu için beklentileriniz nedir?
Gerçekten minnettarız. Red Bull Flying Bach ile kendi çalışmamızı dünya çapında daha geniş bir kitleye sunma imkanımız var. Her kitleyi, her ülkeyi sanatımız ile etkilemek ve eğlendirmek  istiyoruz. Onların eğlenmesini istiyoruz, onların her dakikalarını eğlenerek geçirmelerini istiyoruz. Bunun ötesinde, klasik müzik severler ve genç insanlar, yüksek kültür ve kentsel sanat
arasında bir takdir yaratmayı istiyoruz.
Red Bull Flying Bach ile elde etmek istediğiniz nedir?
İzleyiciye break dansın spordan veya sokak kültüründen çok daha fazlası olabileceğini göstermek istiyoruz.

ACI AŞK’IN SIRA DIŞI YÖNETMENİ TANER ELHAN

Sizi Acı Aşk filminin yönetmeni olarak duyduk ama aslında siz yapımcılık da yaptınız? Farklı ve etkili bulduğunuz senaryolar olursa yapımcılığını üstlenir misiniz?
Yapımcıydım. Artık değilim. Bir senaryoyu seversem, onu farklı ve etkili bulursam, yapımcılığını yapmaktansa çekmeyi tercih ederim. Aslına bakarsanız “yapımcı” diye bilindiğim dönemde de yapımcı değildim ben, yapımcı olmak başka bir iş, ben daha çok ‘film-people’ diye adlandırılabilecek bir alanı dolduruyordum. ‘Movie Maker’ da diyebilirsiniz. Movie Maker tam olarak Producer (Yapımcı) değildir. Film İnsanıyım : ) Bir senaryo okuduğumda kendi kişisel dünyamdan ne katabileceğime bakarım, eğer katabileceklerim beni tatmin ederse o filmi çekerim. Hayır, yapımcılığını üstlenmem...

Profesyonel senarist değilim.
Farklı olduğunu düşündüğünüz senaryolarınız var mı?
Evet var. O kadar farklılar ki önümüzdeki 20 yıl içinde anlaşılabileceğini de sanmıyorum. Senaryolarım var dedim diye onları yazılmış bitmiş, çekime hazırlar sanmayın ama senaryosu olmak başka, onların yazılmış olması başka bir şey. Sektörde senaryo yazarak hiç para kazanmadım, profesyonel senarist değilim anlayacağınız...
Senaristleri değil, yazarları takip ediyorum.
Çalışmalarını beğendiğiniz senaristler var mı?
Üzgünüm var dersem şimdi isim saymam gerekecek : ) Yok da demeyelim de hani, senarist takip etmiyorum diyelim. Senarist yerine yazar takip ediyorum. Çalışmalarını, kitaplarını beğendiğim yazarlar var. Murat Menteş, Alper Canıgüz, Orhan Irmak...
Sizi, kendi filminizi çekmeye yönelten faktörler neler?
Neden film çektim? Çünkü film çekmem gerekiyordu. Uzun bir maceranın ortasında insanın heyecan duyabileceği bir şey yapması gerekir. Ben de film çektim. Kimi dünyayı dolaşır mesela ‘bir şey’ yapmış olmak için. Ben de film çektim işte. Yola devam edebilmek adına diyeyim.
Acı Aşk, farklı bir film. Hangi yapıtlardan, hangi yazar ve yönetmenlerden etkilendiniz?
Şimdi biraz önce senaryodan konuşurken söylediğim bir şey vardı; kendimden katabileceğim şeylerin beni tatmin etmesiyle ilgili. İşte yine bu cümleyle başlayarak konuşacağım. Biz insanlar yaşadığımız sürece kafamızın içinde bir dolu şey biriktiririz. Hemen her şeyin üzerimizde etkisi vardır; az ya da çok. Sonra kendimiz bir yaratım sürecine girdiğimizde, işte bu her şeyin üstte kalan kısmını esere katmaya çalışırız, etkilendiğimiz şeklini kendimize göre yorumlayarak. Yani süreç böyle ilerler. Ben Acı Aşk’a çalışırken biraz belleğimi zorladım diyebilirim.


İlerideki sinema çizginiz hep böyle farklı projeler mi olacak?
Şimdi 2012 başladı, Acı Aşk 2009 aralığında vizyona girmişti. Üzerinden epeyce zaman geçmiş. ‘İleri’ dediğimiz zamana, oradan baktığımızda, gelmişiz. Henüz ikinci bir film çekmiş değilim. Yani bilmiyorum, hep farklı projeler mi çekeceğim ama çok da farklı şeyler çekmek hoş olmaz, biraz normal filmler de çekebilirim. Farklı dediğiniz şey, aslında esere benden yansıyan bir olgu. Ben ne kadar ‘farklı – başka’ysam projelerim de o kadar öyle olur diyebilirim. Ve ben çok da farklı biri olduğumu düşünmüyorum. İnsan!
Maddi nedenlerden dolayı, dizi çektim.
Acı Aşk’tan sonra Kavak Yelleri, Küçük Sırlar, Mazi Kalbimde Yaradır dizilerini yönettiniz. Neden? Dizi çekmeye devam edecek misiniz? İkinci filminiz merak ediliyor, ne zaman çekeceksiniz?
Sinema yapmak çok masraflı bir iş… Manevi tatmin kolay oluyor da, maddi tatmin bizim ülkemizdeki pazar şartlarından dolayı bir türlü olmuyor. Sinema yapıyorsanız sürekli borcunuz var demektir. Her ne şartta olursa olsun borçlanırsınız, filminiz iş yapsa bile borcunuz olur. Yani maddi nedenlerle dizi çektim, bir süre daha devam edeceğim dizi çekmeye. Hem aslında dizi çekmek çok da fena bir iş değil... İkinci filmimi inşallah bu yaz çekeceğim.

Hangi yönetmenlik daha zor? Dizilerdeki yoğun çalışma mı sinemadaki detaylı anlatım mı?
Çalışma koşullarının fiziki zorluğunu soruyorsanız; dizi yönetmek daha zor derim. Çok yoruluyor insan. Günde en az 15 saatiniz sette geçiyor ve yönetmen olarak boş gününüz yok! Ama sonuçta ikisi de aynı. Yani yönetmen olarak ben dizi çekiyorum diye kafamı daha az çalıştırmıyorum, o anda elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Film çekmekle dizi çekmek arasında zaman yetmezliği ile ilgili bir durum var. Film çekerken zamanı biraz daha geniş kullanabiliyor yönetmen, dizi de ise kullanamıyor.
Evlilik bana çürümüş bir kurum gibi geliyor. 
İşlerinizden dolayı mı evlenmediniz? Evlenmeyi düşündüğünüz oluyor mu?
Başka bir şey bu evlilik müessesesi…  Bana biraz çürümüş bir kurum gibi geliyor. 

Özel hayatınızda da yönetmen siz misiniz?
Hah! Evet, özel hayatımı da kendim yönetirim. Ama çok da yönetmem... Özel hayatımda planlamalar, senaryolar yoktur. Plansız yaşıyorum. Anlar önemli. Bir plan yapılmışsa ve o an için yapacak daha iyi bir şey yoksa planlara da dahil olduğum olur. Kimi zaman da yönetilen oluyorum yani.


 Hem sinema hem de dizi yönettiniz. Defalarda çektiğiniz sahneler oldu mu? Çalışmaktan yorulduğunuz ve anlaşamadığınız oyuncularla nasıl bir ortak noktada buluşursunuz?
Oldu. Ama çok değil, bir bilemediniz iki kez olmuştur yeniden çektiğim sahne. Tekrar çekme nedenim oyuncunun performansı ile ilgiliyse, istediğim şeyi tekrar anlatıp bir kez daha çekerim. Yine olmadıysa bir kere daha ama üç tekrardan fazla da gitmem üzerine. Hadi bakalım “bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin?” şarkısını beraber söyleyelim. Ortak noktada buluşmam genellikle.

: ) Yönetmen olmasaydınız ne olmak isterdiniz?
Çocukken tamirci olmak isterdim : ) Mimar olmak istemiştim, mimarlık yapmak isterdim.
Filmin kabahati yok; ya senaryo kötüdür ya yönetmen.
İyi film, kötü film mi? İyi yönetmen, kötü yönetmen mi?
Soruya ‘senaryo’ kelimesini de katmalıyız. Şöyle derler, kötü senaryodan iyi film çıkma ihtimali yoktur Francis Ford Coppola gelse çıkartamaz. Ama iyi bir senaryoyu bir yönetmen perişan edebilir. İyi senaryodan kötü film çıkabilir yani. Yani film dediğimiz eserin burada bir kabahati yok, ya senaryo kötüdür ya yönetmen.

Dünya sinemasında idolünüz diyebileceğiniz bir yönetmen var mı?
Takip ettiğim yönetmenler var, hiçbiri için idol demem. Takip ettiğim yönetmenlerin iyi filmleri de var kötü filmleri de...
Öyle bir proje olmalı ki, sadece ben çekebilmeliyim...
Size gelen projelerin yönetmenliğini kabul ederken projede dikkat ettiğiniz en önemli husus nedir?
Film teklifleri geldi bir iki kez. Senaryosuna bakıyorum. Film çekmek hassas bir iş… Önünüze gelen her filmi para için çekmezsiniz yani : ) Bizim film sektöründe de öyle Amerika’daki gibi büyük bir alan yok, yönetmenler daha çok kendileri proje üretip yapımcı ararlar, ya da kendileri yapımcılık yaparlar. Dolayısıyla gelen projelerde tam anlamıyla ‘kafama uygunluk’ ararım ben. Yani öyle bir proje olmalı ki, sadece ben çekebilmeliyim...

Teşekkür ediyorum cevaplar için.
Ben teşekkür ederim. Sevgiler.

DÜNYACA ÜNLÜ TASARIMCI ROMONA KEVEZA’DAN BEYMEN BRIDAL’A ÖZEL DEFILE…

Amerikalı tasarımcı Romona Keveza, Beymen Bridal’da muhteşem bir defile gerçekleştirdi. Abiye ve gelinlik tasarımlarıyla kısa sürede moda dünyasında adından söz ettirmeye başlayan tasarımcının 2012 İlkbahar-Yaz koleksiyonu, davetliler tarafından beğeniyle karşılandı. Romantik, masum fakat bir o kadar da çekici gelinliklerde kullanılan ipek organze kumaş ve tüyler, göze çarpan detaylar arasında yer aldı. 

Sofia Vergara, Julia Roberts, Lea Michele, Queen Latifah, Iman, Angela Kinsey, Paul Abdul, Julie Benz, Maria Menounos, Kelly Clarkson, Mary Hart, Natasha Bedingfield, Terri Seymore, Kristin Cavallari ve Stacy Keibler gibi ünlüler, Romona Keveza imzalı tasarımları tercih edenler arasında bulunuyor.

SABANCI ÜNİVERSİTESİ’NDEN EN ANLAMLI YILBAŞI

Sabancı Üniversitesi, Toplumsal Duyarlılık Projeleri kapsamında her yıl düzenli olarak yürütülen “Yaşlılara Destek Projeleri”nde Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin haftada bir gün ziyaret edip projeler dahilinde çeşitli aktiviteler gerçekleştirdiği Darülacezeler ve huzurevlerindeki yaşlılar, Sabancı Üniversitesi’nde kendilerine özel olarak düzenlenen Yeniyıl Kutlamasında Muazzez Ersoy ile eğlendiler.
Türk Sanat Müziği Sanatçısı Muazzez Ersoy, en güzel nostaljik eserlerini yaşlılar için seslendirdi. 


Kayışdağı Darülaceze, Kartal Darülaceze, Validebağ Öğretmen Huzurevi, Darıca Gazeteciler Cemiyeti Huzurevi, Göztepe Semiha Şakir Huzurevi, etkinliğe özel olarak davet edilen kurumlar arasındaydı.

HP’DEN SEVGİLİLER GÜNÜ’NE ÖZEL KAMPANYA

Herkesi ‘Sevgililer Günü’ telaşı sarmışken sürpriz, HP Baskı ve Görüntüleme Grubu’ndan geldi. HP, “Sevgini Çiçeklerle Aşkına, HP ENVY ile Herkese Göster” kampanyasına katılan herkese sürpriz hediye çeki veriyor. Teknik özellikleri ve sunduğu hizmetlerle teknoloji severlerin yeni gözdesi HP ENVY 110 e-All-in-One için düzenlenen kampanya ile ev veya ofislerin ihtiyaçları karşılanırken hediyesiyle de gönüller fethedilecek. Web, kablosuz bağlantı ve uzaktan yazdırma da dâhil pek çok özelliği içinde barındıran HP ENVY 110 e-All-in-one’ı 01 – 14 Şubat tarihleri arasında alan herkes, Sevgiler Günü’ne özel Çiçek Sepeti’nden 50 TL’lik indirim çeki kazanacak.
HP ENVY 110 e-All-in One için geçerli olan kampanyada hediye edilen 50 TL’lik hediye çeki sadece www.ciceksepeti.com online alısveris sitesinde geçerli olacak. HP ENVY 110 e-All-in alan ve hediye çeki kazananlar çeklerini 29 Şubat 2012 tarihine kadar kullanabilecek. Kampanya; Media Markt Merter, Günesli, Beylikdüzü, Fulya, Saturn - Bayrampaşa Forum, İzmir; Teknosa - İstiklal Cad, Acıbadem Nautilus, Bayrampaşa Forum, İçerenköy Carrefoursa, Cevahir, İzmir Mavişehir, İzmir Bornova Forum, Antalya Özdilek AVM, İzmir Ege Park Balçova, İzmir Ege Park Mavişehir, Forum Ankara AVM; Vatan Bilgisayar Bostancı, Topkapı, Ankara, İzmir Bornova mağazalarında geçerli olacak.

ARKADAŞ TAVSİYESİYLE SAĞLIĞINIZDAN OLMAYIN

Soğuk kış günlerinin kendini iyice hissettirdiği, soğuk algınlığı ve gribin artış gösterdiği bu dönemde arkadaş tavsiyesiyle, doktora danışmadan bilinçsiz ilaç kullanımı olumsuz sonuçlara yol açabiliyor. Bursa Eczacılar Kooperatifi’nin yeni iştiraklerinden biri olan Farmasyon Eğitim ve Danışmanlık ekibinden Ecz. Ayşegül Kılıcel, kişilerin doktorlarına danışmadan, eş-dost tavsiyesiyle ve şahsi kanaatlerle ilaç kullanmalarının çok yaygın yapılan bir yanlışlık olduğunu vurgulayarak, bu dönemde nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlattı.

Kılıcel antibiyotik kullanımı ile ilgili şu bilgileri verdi: “Antibiyotik, bakterilere karşı etki gösteren ilaç grubudur. Hastalık etkeniniz virüsler olduğundan aldığınız antibiyotik hastalığınıza iyi gelmemekle birlikte, vücudunuzda pasif durumda bulunan bakterilerin de direnç kazanmasını sağlar. İlerleyen dönemlerde herhangi bir bakteriyel enfeksiyona yakalanmanız halinde normalde etkili olabilecek bir antibiyotik organizmadaki bakterilerin direnç kazanması nedeniyle etkili olamayacaktır. Antibiyotiğe dirençli mikroorganizmalar nedeniyle normalde etkili olabilecek bir tedaviye vücudunuz cevap vermeyecek, hastalık periyodunuz uzayacak ve hatta ölüm riski dahi söz konusu olabilecektir. Direnç gelişimi sadece bakterilerle sınırlı olmayıp, virüsler ve bazı parazitler için de geçerlidir. Antibiyotikler sadece viral enfeksiyonları takip eden sinüzit veya otit gibi bakteriyel enfeksiyonlarda kullanılmalıdır. Bu nedenle antibiyotik kullanmadan önce mutlaka doktorunuza ve eczacınıza danışmanız gerekir.”
SOĞUK ALGINLIĞI VE GRİPTE YAPILAN YANLIŞLAR VE DOĞRULAR
Yapılacak tedavi hastalık etkenine karşı değil semptomları yani hastalık belirtilerini azaltmaya yöneliktir. Bunun yanında yapılabilecek ek uygulamalar ile de soğuk algınlığınızı veya gribinizi rahat bir şekilde atlatabilirsiniz. Soğuk algınlığı gribe göre çok daha hafif geçmektedir. Hastalık semptomları arasında öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı ve tıkanıklığı, hafif ateş, baş ağrısı ve kırgınlık bulunur. Soğuk algınlığı veya grip geçiriyorsanız, önceden de söylediğim gibi, kendi kendinizi tedavi etmek yerine mutlaka doktorunuza ve eczacınıza danışmanız gerekir. Hastalığınız sırasında beklenmeyen bir durumla karşılaşırsanız ise vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmalısınız. Soğuk algınlığında ilaç kullanımının yanı sıra istirahat, bol sıvı alımı, ellerin sık sık yıkanması önerilir. Ekinezya, çinko, C vitamini, ıhlamur, nane çayı gibi ılık içecekler ve protein içeriği yüksek gıdaların alınması hastalığın hafiflemesine yardımcı olur. Su buharı ile mentol ve kafur içeren merhemlerin solunması da önemli ölçüde rahatlama sağlamaya destek olur. Tuzlu su ile burun boşluğunun yıkanması ve gargara yapılması da faydalı olabilir.Grip aşısı her sene yenilenmektedir. Bunun nedeni de grip etkeni virüsün her sene kendini değiştirmesidir. Aşıdan sonra vücudun bağışıklık geliştirmesi yaklaşık iki hafta sürmektedir. Bu nedenle aşı olunmuşsa bu iki hafta boyunca grip olmuş kişilerle temastan kaçınılmalıdır. Aşının koruyucu etkisi bir yıldır. Aşı olunduğu halde tekrar gribe yakalanılabilinir fakat komplikasyon gelişme olasılığı daha azdır.
GRİP AŞISI ÖZELLİKLE ŞU KİŞİLERE ÖNERİLİR:
6 aylıktan büyük çocuklar
50 yaş üstü kişiler
Kronik akciğer hastalığı (astım gibi), kardiyovasküler hastalığı (yüksek tansiyon hariç), renal, hepatik, nörolojik veya metabolik hastalığı olanlar (diyabet gibi)
Bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler (AIDS)
Grip mevsiminde hamile olacak olan kadınlar
Sağlık personeli
Bu kategorilerden herhangi biri ile aynı evde yaşayan 6 aylıktan büyük çocuklar ve yetişkinler.

GRİP AŞISI ŞU KİŞİLERE ÖNERİLMEMEKTEDİR:
Yumurtaya karşı alerjisi olanlar
Yüksek ateşli kişiler (38.5o’den daha fazla)
Soğuk algınlığı veya grip geçiriyorsanız kendi kendinizi tedavi etmek yerine eczacınıza ve doktorunuza danışın. Hastalığınız sırasında beklenmeyen bir durumla karşılaşırsanız vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurun.

KIŞ AYLARINDA EN BÜYÜK KEYİFTİR EVDE VAKİT GEÇİRMEK

Dışarıda her ne kadar soğuk ve karanlık bir hava olsa da, mekânlarınıza sıcacık bir görünüm vermemiz mümkün. Mobilyada tasarım üssü MODOKO, kış boyunca yaz sıcaklığını evlerinde hissetmek isteyenlere ‘sıcacık’ önerilerini paylaştı;

Renklerin gücünü evinizin havasına sıcaklık getirmesi için kullanın. Kışın soğukluğunu anımsatan gri, mavi, koyu yeşil, kahverengi, füme gibi renkler yerine yazı anımsatan kırmızı, turuncu, pembe, sarı gibi sıcak renklere ağırlık verin.        

Duvarlarınıza hareket getirmek için çiçek unsurlu tablolar asabilirsiniz. Ayrıca odalarınızdaki tek bir duvarı sıcak renklerle boyayabilir yine kırmızı tonlarının hakim olduğu duvar kağıtlarını tercih edebilirsiniz.      


Bazen dekoratif unsurlar, bazen de kullandığınız renkler evinizin soğuk görünmesine neden olur. Bu yüzden kış aylarında metal objeler kullanmamaya çalışın. Aksesuarlarda doğanın gücünü kullanmaya çalışın. Doğal ahşap objeler, canlı çiçekler evinizde pozitif ve taze bir hava oluşturacaktır.
Zeminlerinizde dokununca sıcaklık hissi veren yumuşak halılar ve minderler kullanın.    
Kış aylarında daha fazla evde vakit geçireceğinizden oturma gruplarınızın rahat olmasına özen gösterin. Rahatsız bir oturma grubunuz varsa, yumuşak (kuş tüyü) yastık ve minderlerle hareketlendirin.    
Soğuk günlerde kurtarıcı niteliğinde olan battaniye ve şalları, koltuklarınızda ve yatağınızda kullanın. Koltukların üzerindeki battaniye ya da yünlü şal, evinizde sıcak bir görünüm sağlayacaktır.    
 Kumaş seçiminiz de önemli… Keten yerine daha çok yünlü, kadife, dokusu yumuşak kumuşları tercih edin.    

Ev kokuları da sıcacık bir atmosfer oluşturmanız için bire bir… Evinizde su içinde kaynatacağınız tarçın çubukları hem hoş bir kokunun oluşmasına hem de içinizin ısınmasına neden olacak. Banyolarınıza da hoş kokulu sabunlar koyabilirsiniz.   
Evinizde yumuşak ışıklarla rahatlatıcı etkiyi en üst seviyelerde yaşayabilirsiniz. Bu etkiyi renkli ampullerle sağlamanız mümkün.      
Aksesuar olarak kullanacağınız kokulu mumlar sizi yazın sıcak günlerine taşıyacaktır. Mum ışığının eve kattığı mistik, gizemli ve egzotik hava içinizi ısıtacak. Yine mumun ışıltı ve sıcaklığını yemek masalarınıza da yansıtabilirsiniz.      
 Kışın soğukluğunu unutmak ve baharı hatırlamak amacıyla pencere kenarlarınıza saksı çiçekler koyun. Hoş kokulu olanları tercih etmenizde yarar var.   

CAT POWER,AVEA ESCAPE TO MUSİC KAPSAMINDA İSTANBUL’A GELİYOR!

Türkiye'nin ve dünyanın en seçkin sanatçılarını, müzikseverlerle buluşturmaya devam eden Avea; Escape to Music Konserleri kapsamında soul ve indie müziğin en önemli isimlerinden Cat Power’ı Türkiye’ye getiriyor.

Avea Escape To Music Konserleri kapsamında; 9 Şubat Perşembe günü Garaj İstanbul; güzelliğinin yanı sıra sesiyle de eleştirmenlerden tam not alan Cat Power’ı ağırlayarak muhteşem bir konsere ev sahipliği yapacak.

Müziği farklı boyutlarıyla sahiplenen Avea adına hazırlıkları PRİZ Organizasyon tarafından gerçekleştirilen konser ile Cat Power, Türk hayranlarına inanılmaz bir gece yaşatacak.



2. AVEA ESCAPE TO MUSİC KONSER TAKVİMİ:
 6 Ekim 2011                       James
16 Aralık 2011                    Rox
13 Ocak 2012                     Russian Red
9 Şubat 2012                      Cat Power

18 Şubat 2012                   Mando Diao
 31 Mart 2012                      Yael Naim


Biletix’ten satışa sunulan konserler hakkında ayrıntılı bilgiye www.aveakonserleri.com, facebook.com/EscapeToMusic ve twitter.com/Escape_To_Music adreslerinden ulaşmak mümkün.

TÜM AVEA’LILARA BİLETLER %20 İNDİRİMLİ. 

MANDO DİAO, AVEA ESCAPE TO MUSİC İLE İLK KEZ TÜRKİYE’DE

Evrensel tek dil olan müziği farklı boyutlarıyla sahiplenen Avea, dünyaca ünlü isimleri hayranlarıyla buluşturmaya devam ediyor. Escape to Music Konserleri kapsamında Avea, dünyayı farklı tarzı ve eşsiz yorumuyla sarsan İsveçli Alternatif Rock Grubu Mando Diao’yu Türkiye’ye getiriyor. 
Türkiye’deki hayranlarının karşısına ilk kez çıkmaya hazırlanan Mando Diao, 18 Şubat’ta Küçükçiftlik Park’ta sahne alacak. Bugüne kadar birbirinden iddialı şarkıları seslendiren İsveçli grup, yüksek enerjisine yakışır performansıyla İstanbul’da müzikseverlere unutulmaz bir gece yaşatacak. 
Davul, bas ve perküsyonun yoğun hissedildiği parçalarıyla Mando Diao, müziği farklı boyutlarıyla sahiplenen Avea adına hazırlıkları PRİZ Organizasyon tarafından gerçekleştirilen konser ile müzikseverler muhteşem bir müzik ziyafeti yaşayacak.
2. AVEA ESCAPE TO MUSİC KONSER TAKVİMİ:
6 Ekim 2011                     James
16 Aralık 2011                 Rox
13 Ocak 2012                  Russian Red
9 Şubat 2012                   Cat Power

18 Şubat 2012                 Mando Diao
31 Mart 2012                   Yael Naim


Biletix’ten satışa sunulan konserler hakkında ayrıntılı bilgiye www.aveakonserleri.com, facebook.com/EscapeToMusic ve twitter.com/Escape_To_Music adreslerinden ulaşmak mümkün.
TÜM AVEA’LILARA BİLETLER %20 İNDİRİMLİ. 

SEVGİLİNİZİ AKILLI CEP TELEFONU OPTİMUS 3D İLE SEVİNDİRİN

Mobil iletişim sektörünün lideri ve teknoloji öncüsü LG, 14 Şubat’ta teknoloji tutkunu sevdikleriniz için yine oldukça cazip bir hediye seçeneği ile sizlerle. Teknoloji ve eğlenceyi bir telefonda birleştirmeyi başaran LG, Optimus 3D ile akıllı telefonlar arasında fark yaratıyor. İkinci nesil çift çekirdekli işlemciye sahip akıllı telefon LG Optimus 3D, teknoloji severlerin gözdesi olacak. LG Optimus 3D, çift çekirdeği sayesinde aynı anda birden fazla işlemi yürütürken, yüksek performansını sürdürüyor. 

 3 boyutun işlevselliğini günlük hayatın her anına taşıyan LG Optimus 3D’nin en büyük özelliklerinden biri de özel gözlüklere gerek duyulmadan fotoğraf ve video kaydedilip anında üç boyutlu olarak izlenebiliyor olması. Üstelik çekilen fotoğraf ve görüntüler video dengeleme teknolojisi ve kayıt esnasındaki sarsıntıları otomatik olarak düzelten gerçek zamanlı yanlış hiza düzeltme algoritması sayesinde üstün kaliteye sahip oluyor. LG Optimus 3D’nin sunduğu özel yazılım ise 2 boyutlu fotoğraf ve video içeriklerinin 3 boyutluya gerçek zamanlı dönüştürülebilmesine olanak tanıyor.

kolaymama.com SAMSUN ÇATALARMUT BARINAĞI’nda


kolaymama.com, SAMSUN ÇATALARMUT BARINAĞI'nda yaşayan canların, çok aç olduğunu söyleyen, barınakta gönüllü olarak, oradaki 121 yetişkin, 26 yavru köpek ve 1 boğa'ya babalık yapan Sertaç Kuloğlu'nun acil yardım çağrısına sessiz kalmamış ve ‘’Mama Kampanyası’’ başlatmıştı.

kolaymama.com’un gönderdiği tonlarca kuru ve yaş mama barınağa ulaştı.


Biz de as DERGİ olarak;
Zor koşullarda, dostlarımızı yalnız bırakmayan kolaymama.com’a teşekkür etmek ve davranışlarının örnek teşkil etmesi için bu habere dergimizde yer vermek istedik.
kolaymama.com, yıl boyunca da http://www.kolaymama.com/b​​arinaklara-bagis linkinde, Samsun Çatalarmut Barınağı'na ve desteğe muhtaç diğer barınaklara yardım almaya devam edecek. 







“SAMSUN DOĞA VE HAYVAN DOSTLARI DERNEĞİ”
Sinan Karagöz’ün, aralarında Veteriner Hekim ve hukukçuların da bulunduğu 60 arkadaşıyla “Sokak hayvanlarının refahını sağlamak” amacıyla 2005 yılında kurdukları “SAMSUN DOĞA VE HAYVAN DOSTALARI DERNEĞİ” için bir proje hazırladı. Projenin adı; “Sokak Hayvanlarının Rehabilitasyonu ve Topluuma Kazandırılması.” AB’nin yerel birimlerine sundukları proje, zorlu geçen bir yıllık gözlem ve inceleme sonunda Türkiye’de bir ilke imza attı. Sokak hayvanlarının bakımı için “Avrupa Birliği Fonlarında Hibe alan İLK ve TEK Dernek” ünvanını aldı.

Proje, samsun, Kastamonu ve Erzurum ilkeleri Kalkınma Programı’nın bir parçası olarak Avrupa Birliği ve Devlet Planlama Teşkilatı’nın koordinasyonunda yürütülmeye başlandı. Proje bedelinin, %20’sinin kendi kaynaklarından harcama koşulunu da yerine getiren “SAMSUN DOĞA ve HAYVAN DOSTLARI DERNEĞİ”, AB yardım fonundan 86.220 EURO hibe yardımını aldı.